Sayın Başbakanım, sebep?

Senaryosunu Yılmaz Erdoğan‘ın yazdığı ve Ömer Faruk Sorak‘la birlikte yönettiği 2001 yapımı Vizontele‘yi hâlâ seyretmeyeniniz varsa mutlaka izleyin. 10 yıl içinde Türk sinemasının kültlerinden biri haline gelen Vizontele, bugün pek çoğu süper star haline gelmiş oyuncuların hayat verdiği karakterleri ve diyaloglarıyla izlemeye doyamayacağınız bir yapım.

Vizontele’nin en sevdiğim ve bana en çarpıcı gelen diyaloğu, kasabaya televizyon getirmeye çalışan belediye başkanı Nazmi(Altan Erkekli) ile karısı Sıtı Ana (Demet Akbağ) arasında geçer. Nazmi eve yeni getirdiği televizyonu huşu içinde seyredip yarı tozunu alma, yarı okşama havasındayken içeri Sıtı Ana girer ve sorar; “Nedir bu?” Nazmi başını kaldırmadan cevap verir: “Vizonteledir hanım” ve konuşma devam eder:

– Ne işe yarıyor?

– Dünyayı evimize getirecek.

Sıtı Ana kısa bir duraklamadan sonra bir omzunu hafiften kaldırarak sorar: “Sebep?”

Başbakan’ın Haliç Kongre Merkezi’ndeki “Çılgın kalabalık” önünde sunduğu “Çılgın projesini” dinlerken aynı soru aklıma geldi…

“İstanbul’un batısında, Marmara’yla Karadeniz’i birleştiren bir kanal açacağız. Bu kanalın uzunluğu 45-50 kilometre, genişliği 150-200 metre olacak, böylece İstanbul’da iki yarımada ve bir ada oluşacak… “

Peki, Sayın Başbakan, ben de Sıtı Ana gibi soruyorum: Sebep?

Diyorsunuz ki, ”Projenin önemli gerekçelerinden birisi, Boğaz trafiğini azaltmak ve Boğaz’daki tehlikeyi ortadan kaldıracak derecede minimize etmeye yöneliktir. Şu anda İstanbul Boğazı’ndan yılda 358 milyon 590 bin ton yük taşınıyor. Yılda yaklaşık 4 milyon ton LPG, 3 milyon ton kimyasal madde ve 139 milyon ton petrol taşınıyor. 147 milyon ton tehlikeli madde her gün her saat İstanbulumuzu, İstanbulumuzun güzelliğini, İstanbulluları ciddi manada tehdit ediyor. Bir medeniyet şehri olan İstanbul’da kültürel eserler, ata yadigarları ciddi tehdit altında. Boğaz ve çevresinde yaşayan, çalışan 2 milyona yakın nüfus aynı şekilde tehdit altında…”

Hemen arkasından da ekliyorsunuz: “Kanal sadece bir ulaşım projesi, enerji ve çevre projesi olarak görev yapmayacak, kanal çevresinde modern bir yaşam alanını da oluşturacağız. Bunlar düzenlemede çok daha farklı ölçütlerde olacak. Kongre, festival, fuar merkezleriyle, otelleri, spor tesisleriyle Kanal İstanbul, yeni bir yaşam merkezinin de ortaya çıkmasını sağlayacak. İstanbul’un kentsel dönüşümü, kanal çevresinde gerçekleştireceğimiz projelerle devam edecek”

Size soruyorum bir: Boğaz çevresinde yaşayan 2 milyon kişinin canı candır da, kanalınızın çevresine yerleşecek milyonlarca kişinin canı patlıcan mıdır ki, bütün tehlikeli madde gemilerini onların önünden geçireceksiniz?

İki:İstanbul Boğazı’ndaki petrol trafiğini azaltmak için canla başla yaptırmaya çalıştığınız en az üç tane boru hattıprojesine ne oldu?

Üç:
30 kilometrelik Boğaziçi’nin iki yakası arasındaki yerleşimi planlayamamış, ulaşım sorununu çözmemiş bir kente, 50 kilometrelik ikinci bir boğaz inşa ettiğinizde yeni oluşan iki yakadaki yerleşimi nasıl planlayacaksınız, oluşacak üç yaka arasındaki trafik sorununu nasıl çözeceksiniz? İzlettirdiğiniz Cin Ali animasyonu tadındaki videoda en az 7 tane köprü saydım.1994’ten beri siz ve arkadaşlarınız tarafından yönetilen İstanbul, kötü kentleşme, ulaşım ve trafik sorunları nedeniyle bugün zaten yeterince yaşanmaz halde değil mi?

Dördüncüsü, Türkiye’nin her tarafından oy aldığınızı dilinizden düşürmüyorsunuz, ama “Üçüncü köprü” ve İkinci boğaz” projelerinizle birlikte inşa edeceğiniz yerleşim birimleriyle Türkiye’nin yarısını İstanbul’a toplamaya çalışıyorsunuz. “Çılgın projeleriniz” mesela neden İzmir’le, Konya’yla, Yozgat’la, Diyarbakır’la veya ne bileyim Kars’la ilgili değil de İstanbul’la ilgili?

Beşincisi, aynı konuşmanızın içinde Marmaray’ı kastederek “Çanak çömlek için projeyi geciktiriyorlar” dedikten sonra dönüp “Bir medeniyet şehri olan İstanbul’da kültürel eserler, ata yadigarları ciddi tehdit altında.” diyorsunuz. Kültür mirasına karşı bu kadar hassassanız, Yenikapı ve Sulukule projeleriyle dünya kültür mirası buluntularını yok etmekte neden bir sakınca görmüyorsunuz? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diyenlere ne cevap veriyorsunuz?

Benden de size bir başka çılgın proje… Sinop’tan Anamur’a kanal açalım, tankerler Sinop’tan girip Anamur’dan Akdeniz’e çıksın. Bu kanalın kollarını Çankırı’dır, Kayseri’dir, Urfa’dır bütün Anadolu’da dolandıralım ülkenin dört bir yanınadeniz gitsin memleket bir rahatlasın. Her il sahil kenti olsun, her vatandaş ayağını denize soksun, taze balık yesin, deniz kıyısında rakı balığın tadına varsın.

Buradan çıkan hafriyat toprağıyla ilgili birkaç önerim var. Birincisi Konya Ovası’nda “daha da gelmem” dediğinizi meşhur kayak merkezi Davos’un replikasını yapıp suni kar makineleriyle burayı Davos’a rakip hale getirelim ve her sene Dünya Ekonomik Forumu’nu da burada düzenleyelim. Böylece siz Davos’a gitmeden Davos size gelmiş olur. İkincisi, 5 bin 100 metrelik Ağrı dağını 8 bin 900 metreye tamamlayarak dünyanın en yüksek dağı haline getirelim ve bölgedeki turizmi patlatalım. Veya Ege’de Midilli’yle Sakız arasına Besmele şeklinde bir ada inşa edelim, burayı da Körfez ülkelerine yönelik bir turizm merkezi yapalım.

Bende de proje çok, ama bu köşede ancak bu kadar saçmalamama izin verirler herhalde. Artık keseyim…