Trafik levhası ağaca bağlanır mı?

Altından geçip gittiğimiz, belki hiç fark etmediğimiz bir görüntü… Yeri biraz ilginç. Beşiktaş’ın tam göbeğinde; Çırağan ve Beşiktaş caddeleri ile Barbaros Bulvarı’nın buluştuğu yerde… Bu üç caddenin bir araya geldiği noktadaki devasa yol bilgi levhası, hemen arkasındaki çınara tutturulmuş. Yaklaşık 6 metre yüksekliğindeki levha sürücüleri Çevreyolu, Yıldız ve Levent istikameti ya da Ortaköy, Bebek ve … Devamını oku

Okul bitti pasolar gelmedi

Okulların kapanmasına yaklaşık bir ay kalmasına rağmen 2009-2010 yılı pasoları bir türlü dağıtılamadı. Her yıl olduğu gibi 2010 yılı pasolarının harçları kasım ayında toplanıp ilgili kurumlar tarafından İ.E.T.T Genel Müdürlüğü’ne yatırıldı. Öğrenciler pasolarını beklerken mayıs ayı gelmesine rağmen ne pasolar geldi, ne yetkililerden bir açıklama… Ocak ayında verilmesi gereken pasoların gelmemesinin sebebi ise yeni “İstanbul … Devamını oku

Sulukule için suç duyurusu

” haberinin görselleri de kanıt olarak sunuldu. Şöyle denildi: “06.05.2010 tarihinde Fatih Belediye Başkanlığı ve Toplu Konut İdaresi tarafından gerçekleştirilen “Temel Atma Töreni” sırasında gerek bölgede bulunanlar gerekse de basın mensupları tarafından kültürel mirasımızın önemli bir parçası olan İstanbul İli, Fatih ilçesi 2484 ada, 2489 ada, 2490 ada, 2492 ada, 2493 ada, 2492 ada, 2495 … Devamını oku

Mustafa Demir neye basıyor?

Gündeme geldiği günlerden bu yana her yönüyle tartışılan Sulukule Kentsel Dönüşüm Projesi’nde bir garabet daha yaşandı. Tarihi yarımadadaki kültür mirasını korumakla yükümlü Fatih Belediyesi, arkeolojik araştırmanın devam ettiği proje alanında, ilk konutun temelini atarak inşaatı başlattı.

Sulukule’de İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin yürüttüğü bilimsel araştırma 22 Mart’ta başlamıştı. Yasal zorunluluk gereği alanda bu çalışmayı yürütmesi gereken müze, henüz kazının planlaması aşamasında, projeyi yürüten kurumlar tarafından baskı görmeye başlamıştı. Çünkü proje sahipleri, alanın bölüm bölüm çalışılmasını arzu ediyor ve müzenin, kazısını bitirdiği alanlarda ivedilikle inşaata başlamak istiyordu.

Ancak arkeoloji bilimi, proje sahiplerinin dileğine karşı çıkıyordu. Çünkü bir alanın bilimsel amaçla kazılıyor olması, bütünlük gerektiriyordu. Toprağın altından hangi derinlikte ne çıkacağı belli değildi. Kazının bittiği var sayılan bir alanın, yakındaki alanlarda buluntular çıkmasıyla tekrar araştırılması, gerekirse daha derine inilmesi gerekebilirdi.

Kazının nerede, ne kadar devam edeceğine karar veren kurum ise araştırmayı yürüten Arkeoloji Müzeleri değil, alandan sorumlu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, kentsel dönüşüm alanları için kurulan özel ismiyle Yenileme Kurulu’ydu. Müze, kazı sonuçlarını bu kurula iletiyor, kurul söz konusu alanla ilgili kararını veriyordu.

Bu uzunca açıklamadan sonra bugün arkeolojik araştırmanın tamamlandığı var sayılarak Fatih Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından inşaat başlatılan alanla ilgili nasıl bir karar alınmış olduğunu beklemeliyiz? Yenileme Kurulu, müzenin gönderdiği sonuçları değerlendirerek proje yürütücülerine “burada bilimsel çalışma sona erdi, inşaata başlayabilirsiniz” demiş olmalıydı, değil mi?

Ama Yenileme Kurulu, böyle bir karar almadı.

Ya alandaki kültürel mirası korumakla yükümlü Fatih Belediyesi, nasıl olup da inşaata başladı?

Mustafa Demir: “Sulukule'de kazı yapmak zulüm”

Belediye Başkanı Mustafa Demir gün boyunca gerek kürsüden, gerek basın mensuplarıyla yaptığı konuşmalarda, Sulukule’de her şeyin yasal sürece uygun yürüdüğünün altını çizdi. Bununla da kalmadı. “Dünyanın hiçbir yerinde imar projeleri, tarihi kalıntılar nedeniyle iptal edilmez” dedi. Kendini tutamadı, arkeologların insan gücüyle kazdıkları açmaları göstererek “Bakın, inilebilecek en alt seviyeye indik. Buradan bir şey çıkma ihtimali sıfır! Burada kazı yapmak, zulümden başka bir şey değil.”

Gelgelelim başkan, şanssız bir günündeydi. Çünkü bu açıklamaları yaptığı noktanın birkaç metre uzağında, hem de temeli atılan inşaatın hemen arkasında, sözlerini çürüten en canlı kanıt bulunuyordu. Bunlar, Sulukule’ye ismini veren tarihi su ishale hattının kalıntılarıydı. İlk bakışta göze çarpmıyordu. Çünkü önüne, görünmesini engelleyen kalıp demirleri yerleştirilmişti.

HaberVs muhabirleri Mert Oynargül ve Görkem Keser’in görüntülerini kaydettiği bu kalıntıları uzmanlara gösterdik. Ve olasılıkla 18. yüzyılın ortasına tarihlenen Osmanlı künkleri olduğunu öğrendik.

Mustafa Demir yine bugün “Dünyada ilk kez moloz atımını bile arkeologlar eşliğinde yaptık” diyordu. Birden fazla yanlışı bir arada bulundurmayı başaran bu kısacık açıklama bile, arkeolojik eserlerin neden böyle bir muamele gördüğünü anlamak için yeterli. Görünen o ki, Osmanlı 18. yüzyıl eserleri, moloz muamelesi bile görmüyordu. Kaldı ki Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, 13 Ocak’ta (yani henüz bilimsel kazı başlamamışken) yaptığı basın açıklamasında, çok miktarda arkeolojik buluntu içeren hafriyatın, iş makineleri tarafından temizlendiğini duyurmuştu.

Sorun elbette sadece demir kalıplarla gizlenmeye çalışılan Osmanlı künkleri değil. Baskı altında devam eden bilimsel araştırmanın başlangıç evresinde bile, Helenistikve Romadönemlerine tarihlenen buluntulara ulaşıldı. Belediye Başkanı, Sulukule’de ayağını bastığı yere baksa, “hiç yok” diye iddia ettiği çanak çömlek parçalarını kolaylıkla görebilir.

Bugünkü Sulukule’yi de içine alan Lykos Vadisi’ndeki tarihi eserleri araştıran ve arkeolojik sit ilan edilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı‘na başvuran Sanat Tarihçisi Derya Nüket Özer, bu türde bir alana nasıl yaklaşılması gerektiğini şu sözlerle anlatıyor: “Sulukule’de Helenistik buluntulara rastlanması çok çarpıcı. Ama arkeoloji sürprizlere hazırlıklı olmak demektir. Çünkü arkeolojik alanda bildiklerinizin ötesinde bilmediklerinizi, tahmin etmediklerinizi beklemek durumundasınızdır.”

Bildiğim kadarıyla Mustafa Demir diş hekimi. Bugün üzerine beton döktüğü ve yürüdüğü alandaki arkeolojik eseri bilmesi, tanıması beklenmeyebilir. Ama en azından sorup öğrenebilir, saygı gösterebilir. Çünkü sekiz yıldır ayağının altındaki “molozlarla” dünyanın merkezi olmuş bir ilçenin belediye başkanlığını yürütüyor.


Başkan Farsakoğlu’ndan Kınalıada cevapları


İstanbul Kınalıada’da üç plaj tesisi ve bir restoran 19 Nisan sabahı Kıyı Kanunu’nu ihlal ettiği gerekçesiyle, bir önceki hafta ise birçok gecekondu tapusuz olduğu için Adalar Belediyesitarafından yıkıldı. HaberVskamerasına konuşan tesis yetkilileri, evraklarına bakılmadan, tebligat gönderilmeden işyerlerinin yıkıldığını iddia etmişlerdi. Yıkım sonrasında Adalar Belediyesi Başkanı’nın orada olduğunu ama hiç kimsenin görüşemediğini söyleyen işletme sahipleri, kendi seçtikleri bir kişinin kendilerine başkanlık yapmadığından yakınmışlardı.

22 Nisan günü, öğlen saatlerinde Kınalıada’dan gelen yaklaşık 25 gecekondu sahibi, Büyükada’daki Belediye binasında Başkan’la görüşmek istedi. Bunun üzerine meclis salonunda bir bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Kanunu açıkça ihlal eden gecekondu sahiplerinin çoğu hatasının farkındaydı, çünkü hiçbirinin ruhsatı yoktu. Kınalıada sakinleri, kendi deyimleriyle “70 yıldır burada yaşamalarına rağmen”, evlerinin neden şimdi yıkıldığına anlam veremiyordu.

Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu, herkese tebliğ gönderildiğini belirterek, gecekondu sahiplerine yıkım haberinin önceden verildiğini dile getiriyor. Buna rağmen yıkım esnasında gecekondularda yaşayan insanların evlerinin yıkılmadığını belirtiyor. Farsakoğlu, bazı yurttaşların üçer tane gecekondularının olduğuna, bunlardan birinde yaşayıp, ikisini kiraya verdiklerine dikkat çekerek böyle bir duruma müsade etmeyeceklerini vurguluyor. Farsakoğlu, gecekondudan başka barınacak yerleri olmayan insanların evlerinin yıkılmayacağını da özellikle belirtiyor.

Mustafa Farsakoğlu, toplantıdan sonra HaberVs’nin, kaçak iskele, yıkılan tesisler ve gecekondular hakkındaki sorularını cevapladı. Başkan, adalardaki iskelelerin üzerinde sorumluluklarının olmadığını, tek yetkilinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi olduğunu belirtti. Farsakoğlu, Büyükşehir Belediyesi’nin 1 Nisan tarihli “Kaçak iskeleye Adalar Belediyesi izin verdi” açıklamasına da tepkili:

“Biz sadece Kooperatif İskelesi’nin üzerine geçici tente yapılmasına izin verdik ama onlar iskele yapımına müsaade ettiğimizi söylüyorlar!”

Kıyıda tesisleri yıkılan işletmecilerin evraklarının olmasına rağmen, ne yazılı ne de sözlü tebliğ yapılmadan işyerlerinin yıkıldığına yönelik iddialarına ise Başkan Farsakoğlu, bu ruhsatları önceki yetkililerin gayri resmi yollarla verdiğini ve bu belgeleri düzenleyenler hakkında da hukuk mücadelesi başlatıcaklarını belirtirtiyor. Farsakoğlu, tesis sahipleri ve Kınalıada Muhtarı Hüseyin Şahin’in aksine, yazılı ve sözlü tebliğ yaptıklarını, hatta muhtara bile haber verdiklerini ifade ediyor. Farsakoğlu ayrıca bu yapıların gecekondu konumunda olması nedeniyle tebligat gönderilmeden de yıkılabileceğini savunuyor ve bu alanlara tek bir çivinin bile çakılmasının mümkün olamayacağını söylüyor.

Yıkılan tesislerin sahipleri “Buralar kimlere peşkeş çekilecek, bundan sonra ne olacak merak ediyoruz” diye soruyor. Farsakoğlu bu konuda emin konuşuyor: “Halk plajı yapılacak, belediye tarafından işletilecek” diyor. Ada halkının ücretsiz, dışarıdan gelenlerin ücret karşılığı faydalanacağı bu plajların eskisi gibi yüksek fiyatları olmayacağını söylüyor. “Bu projeyle istihdam ve belediyeye gelir sağlayacağız. Bununla beraber kimi tesisler spor tesislerine dönüştürülecek” diye ekliyor.

Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu, yıllar önce inşa edilen yapıların kanun gereği yıkıldığını söylerken, birden fazla kanunu ihlal ederek yapılan motor iskelesinin sorumluluğunu ise hiç almıyor. Topu tamamen Büyükşehir Belediyesi’ne atan Farsakoğlu, Adalar belediye binasının bile kaçak olduğunu, üzerinde yapılan projelerin usulsüz olduğunu belirterek tartışmayı daha da ilginç bir noktaya taşıyor.

İskele yerinde, Kınalıada yerle bir

İstanbul Kınalıada’da üç plaj tesisi ve bir restoran, 19 Nisan sabahı kıyı kanununu ihlal ettiği gerekçesiyle yıkıldı. Belediye’nin yıkımları haber vermeden yaptığını iddia eden bu işletmeciler, uzun yıllardır hizmet veren tesislerinin ruhsatlı yapılar olduğunu savunuyor.

Kınalıada’da Büyükşehir Belediyesi ve Adalar Belediyesi’ni karşı karşıya getiren “kaçak iskele” sorunu henüz çözülmemişken, adalılar dün sabah güne iş makinelerinin sesiyle uyandı. Yıkımda kullanılan iş makineleri adaya Heybeliada çıkartma gemisiyle getirildi. Ayazma mevkiindeki Kamo’s Beach, Kumluk mevkiindeki Kumluk Beach ve Ülker Plajı ve merkezdeki Teos Restoran, ilçe belediye ekiplerinin nezaretinde yıkıldı.

Yıkım öncesinde ve sonrasında belediye yetkilerinin ilgisizliğinden yakınan işletmeciler, tesislerinin her türlü belgeye sahip olduğunu iddia ediyordu. HaberVskamerasına tapu senedini, işletme izini gösteren Ülker Plajı tesislerinin sahibi Ayla Aldemir tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “Başkan yıkımdan sonra buraya geldi. Kendisine elimdeki belgeleri göstermeye çalıştım. Görevliler, beni başkanımın yanına yanaştırmadı. Benim seçtiğim başkanın yanına neden gidemiyorum”.

30 yıllık tesisinin bir tebligat bile göndermeden yerle bir edildiğini söyleyen Kumluk Beach’ın sahibi Fatih Bozbıyık “Madem kaçaktı, neden bu kadar yıl beklendi, neden ruhsat verildi” derken, binaları boşaltma şansı bile bulamadıklarını ve toplam zararının 3 milyon TL olduğunu söylüyordu.

Kınalıada’da kaçak olduğu gerekçesiyle yıkılanlar sadece turizm amaçlı işletmeler değil. 16 Nisan’da gerçekleşen ilk yıkımlarda, gecekondu niteliğinde olduğu var sayılan 10’dan fazla evin de yıkılmış olduğu göze çarpıyor. Seslerini duyacak bir muhatab bulamamaktan yakınan Muhtar Hüseyin Şahin, mağdurların biraraya gelerek bir heyet oluşturduğunu ve haklarını yargı yoluyla arayacakları bilgisini veriyor.

Adalar Belediyesi Başkanlığı, iddialarla ilgili görüşmek isteyen HaberVs muhabirlerine, haberin yayına girdiği saate kadar cevap vermedi. Belediye, geçtiğimiz ay gündeme gelen “kaçak iskele” inşasıyla ilgili olarak Büyükşehir Belediyesi’yle karşı karşıya gelmiş, her iki taraf, iznin diğeri tarafından verildiğini savunmuştu. Büyükşehir Belediyesi 1 Nisan’da yayınladığı basın açıklamasında, tartışma konusu iskelenin 15 Mart’ta tespit edildiğini ve yasal işlemlerin 15 gün içinde yapılması için Adalar Belediyesi’ne tebliğde bulunduğunu belirtmişti.

Büyükşehir Belediyesi’nin tebligatta belirttiği 15 günlük sürenin sona ermesi üzerine HaberVs Adalar Belediyesi’yle iletişime geçmek istemiş ancak bu girişimine de cevap alamamıştı. HaberVs, iskele konusundaki gelişmeleri öğrenebilmek ve yıkımlar hakkındaki iddiaları açıklığa kavuşturabilmek için Adalar Belediyesi’nin cevabını bekliyor.

Engelli kariyer

Galatasaray Rotaract Kulübü‘nünün öncülüğünde, 2 Nisan 2010’da gerçekleştirilen Engelliler Kariyer Günü, işverenle engellileri biraraya getirdi. Beşiktaş Belediyesi, Türkiye Omurilik Felçliler Derneği ve yenibiriş.com’un desteklediği etkinliğe 85 engelli ve 22 firma katıldı.

Beşiktaş Evlendirme Dairesi’nde HaberVsmikrofonuna konuşan Galatasaray Rotaract Kulübü Başkanı Fatih Taşkın, amaçlarının kariyer günü gibi organizasyonları çoğaltmak ve engellileri kariyer konusunda bilinçlendirmek olduğunun altını çiziyor.

Engelliler ise, gerçek engelin insanların zihinlerinde olduğunu ve kendilerine şans tanındığı takdirde her işi başarabileceklerini belirterek, kendilerine olanak verilmesini istiyorlar.

Kariyer Günü, işverenle doğrudan görüşme imkanı bulan engellilerin büyük bölümü için iş olanağı yaratmış görünüyor. Beşiktaş Belediyesi’nden gelen ilk bilgilere göre 15 engelli iş sahibi oldu. Ancak görüşmeler sürüyor ve sayı artıyor.

İskele cenneti Kınalıada

İstanbul Kınalıada’da inşaat izni alınmadan yapılan motor iskelesi, ada halkının karşı mücadelesine ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun durdurma kararına rağmen tamamlanma aşamasına geldi. Halk ve esnaf, yasal gereklilikler yerine getirilmeden inşa edilen bu iskeleye, yanlış yer seçildiği ve ada sahilini çirkinleştirdiği gerekçesiyle karşı çıkıyor.

Adalar Belediyesi dün yaptığı yazılı açıklamada, iskelenin yapıldığı alanın mülkiyetini elinde bulunduran İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB), inşaattan da sorumlu olduğunu iddia etti. İBB ise iznin, 2 Kasım 2009’da Adalar Belediyesi tarafından verildiği görüşünde.

Kınalıada’ya yeni bir iskele yapılması geçtiğimiz kış, İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş.’nin (İDO), Adalar’a yapılan vapur seferlerini azaltmasıyla gündeme geldi. İDO, ekonomik olmadığı gerekçesiyle, İstanbul’un Adalar’a en yakın iskelesi Bostancı’dan yapılan seferleri kaldırarak ulaşımı motorlar vasıtasıyla sağlamaya başladı.

Acil deniz, acil iskele!

Vapur seferlerlerinin iptal edilmesinden sonra, Bostancı ve Adalar arasındaki ulaşım Mavi Marmara Motorlu Taşıt Kooperatifi’nin tekneleri tarafından yürütülmeye başlandı.

Mavi Marmara, geçtiğimiz kış Büyükada, Heybeliada ve Burgazada’da kendi motorları için birer iskele inşa etti. Son olarak, Mart ayı başında Kınalıada iskelesinin yapımına başladı. Ancak sahil şeridi diğer üç adaya kıyasla çok daha dar ve bu daracık sahilde hali hazırda üç iskeleye sahip olan Kınalıada’da, inşaat tepkiyle karşılandı. (Diğer üç iskele: Vapur iskelesi, deniz otobüslerinin kullandığı İDO iskelesi ve balıkçılık kooperatifinin kullandığı yük iskelesi.)

Muhtar Şahin: “Gücümüz yetmedi”
İskele inşaatını durdurmak için yasal her türlü mücadeleyi yaptıklarını belirten Kınalıada Muhtarı Hüseyin Şahin, resmi kurumların ilgisizliğinden şikayetçi: “Son olarak 250 imzalı dilekçe verdik. Üç iskelenin bulunduğu bir yerde, bir dördüncüsünün yapılması istemedik. Ama gücümüz yetmedi. Kaldı ki diğer üç iskelenin de hâlâ ruhsatı yok.”


Adalar Belediyesi’ne göre Mavi Marmara bu iskeleleri, İstanbul Valiliği’nin Kasım 2002 tarihli genelgesine dayanarak inşa ediyor. “Kent içi ulaşım hizmetlerinde denizin payının acilen artırılması” hakkındaki bu genelge, “mevcut deniz coğrafyasından, bu alanda hizmet veren ve vermek isteyen girişimcilerin daha fazla ve etkin şekilde yararlanmasını sağlamak üzere” bir dizi uygulamayı duyuruyor. Buna göre girişimciler, “gerektiği taktirde, yasal prosedür uygulanmak suretiyle iskele de kurabiliyor”.

Çok suç, az belge

Ancak gelinen noktada görünen o ki, iskele inşası için gereken yasal prosedürün hemen hiç yerine getirilmemiş.

“Çakma Adalılar” sessiz

Kınalıada’daki kaçak iskele inşaatını ilk kez Hürriyetyazarı Gila Benmayorduyurmuştu. Benmayor 21 Mart tarihli yazısının sonunda şunları yazmıştı:

Bir çift lafım da “Çakma Adalılara”. Aralarında gazeteci, akademisyen, yazar, avukatların olduğu bazı ünlü isimlerin son dört, beş yıldan beri Adalar’a yerleştiklerini, yaz aylarını orada geçirdiklerini biliyorum.
Bu hoyratlıklara onlar ses çıkartmayacaksa kim çıkartacak?
Çocuklarımız günün birinde onlara “Adaları koruyamadınız” diye hesap sorarlarsa ne cevap verecekler?


Adalar Belediyesi’nin, iskele inşasına dair HaberVs ile paylaştığı tek belge, İBB’nin, iskele yerini Mavi Marmara’ya kiraladığını gösteren 6 Haziran 2009 tarihli sözleşme. (Bu sözleşme 21 Temmuz 2009’da yürürlüğe girmiş.) İskelenin yapıldığı alanın mülkiyeti İBB’ye ait olduğu için, nasıl değerlendirileceğine yönelik hakkı da ona ait.



Ancak Mavi Marmara’nın inşaat için ruhsat aldığına dair bir belge yok. Ayrıca bu ruhsat da yeterli değil. Çünkü Adalar sit alanı ve yapılacak her inşaat Bölge Koruma Kurulu’nun iznine bağlı. Kurula bir başvuru olmadığı gibi, 12 Mart’ta aldığı durdurma kararı da uygulanmamış.

Diğer taraftan İBB’nin dün yaptığı açıklamada “durumun 15 Mart 2010’da tespit edildiği, Adalar Belediyesi’ne bildirildiği ve 15 gün içerisinde yasal işlemlerin yapılmasının tebliğ edildiği” bilgisi yer alıyor. İBB’ye göre Adalar Belediyesi Başkanı Mustafa Farsakoğlu inşaat iznini, 2 Kasım 2009’da imzaladığı evrakla verdi.

“Dönüşüm” sırası Balat’ta!

İstanbul’daki kentsel dönüşüm projeleri, proje kapsamına alınan bölgelerin sakinlerini ayağa kaldırıyor. Şimdi de Fener-Balat-Ayvansaray kentsel dönüşüm projesini protesto eden Balat halkı, FEBAYDER (Fener Balat Yardımlaşma Derneği) öncülüğünde biraraya geldi. Daha önce UNESCO ve Avrupa Birliği projeleriyle koruma altına alınan semtte Sulukule’ye benzer bir yıkım hazırlığı bölge halkını endileşendiriyor.

FEBAYDER Başkanı Hasan Acar, Balat’ta gerçekleştirmesi planlanan kentsel dönüşüm projesi konusunda bazı gerçeklerin üstünün örtüldüğünü ı öne sürüyor. Eski bir Balatlı olan Beyhan Gürsoy ise kendisine ait iki binanın daha önce restore edildiğini, ancak Fatih Belediyesi’nin bu binaları da projeye dahil ettiğini söylüyor.

Fener-Balat halkı, Çalık Grubu tarafından hayata geçirilecek projeyle ilgili tüm yasal haklarını arayıp projeyi durdurucaklarından ya da kendi istekleri doğrultusunda değiştiriceklerinden emin gözüküyor.