Cevat Erder: “Bekçiyiz ama tecavüz ediyoruz”

Dünya Miras Komitesi’nin 2006’daki toplantısında, listeden çıkarılması söz konusu İstanbul’u savunan Prof. Dr. Cevat Erder “kandırıldığı” görüşünde: “Bekçisi olduğumuz kültür mirasına tecavüz ediyoruz.”

Sulukule’nin altı

Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, 13 Ocak’ta yayınladığı “Sulukule’de Yenileme Projesi ve Arkeolojik Kalıntılar” başlıklı duyuruda şunu söylüyor:

Yıkımların ardından çok büyük bir hafriyat yapıldığı ve bu hafriyat içinde çok miktarda -olasılıkla Bizans Dönemi’ne ait- kırık mimari kalıntı parçaları bulunduğu gözlenmiştir. Bu kalıntı parçaları, bu alanda kültür varlıklarının açıkça tahrip edildiğinin kanıtlarıdır.”

Arkeologlar, bugüne kadar belediye görevlileri, inşaatçılar ve dozerlerden başkasının uğramadığı bu alanda yüzlerce yıllık kültürel eserlerin tahrip edildiğini söylüyor.

Dikkat ederseniz söz konusu tahribat, mevcut yapıların yıkımı esnasında yapılıyor. Gözle görülür, somut yapılar yok ediliyor. Peki ya görünmeyenler?

Söz konusu alan, İstanbul’un tarihi merkezinin son sınırlarını çizen -Theodosius- kent surlarının hemen dibinde. En düşük ihtimalle en az 1000 yıldır, kesintisiz yerleşim gören bir bölge.

Dahası da var: Bizans dönemi uzmanlarına göre, antik kaynaklarda ismi geçen, o bölgede bulunduğu bilinen ama kesin yeri tespit edilemeyen yapılar da büyük ihtimalle Sulukule’nin altında yatıyor. Örneğin İmparator Iustinos’un Deuteron Sarayı.

Sulukule’nin yasalarla da belirlenmiş bir statüsü var: Kentsel ve tarihi sit alanı. Kanunlara göre devlet, bu alanda saklı kültür varlıklarını tespit etmeden ve bunları koruyucu önlemleri almadan önce -klişe tabirle- buraya “bir çivi bile çakılamaz”.

Tüm bunların özeti işe şu: “Sulukule’de arkelojik araştırma ve kazı yapılması gerekiyor.”

Alanda şimdilik -sadece- toprak üstündekileri tahrip etmekle meşgul dozerler dolaşıyor.

Toprak altına ne olacağını yakın zamanda göreceğiz. Çünkü inşaat hazırlıkları tamamlandı.

“Otel yapmayacaksak arkeolojiye neden para yatıralım”

Four Seasons Oteli’nin genişletilme çalışmaları sayesinde Sultanahmet’te bir sarayımız olduğunu fark ettik. Roma İmparatoru Konstantin’in İS 4yüzyılın ilk yarısında yapımına başladığı, 11. yüzyıla kadar Bizans imparatorları tarafından kullanılan Magnum Palatium (Büyük Saray), bu nedenle yeniden gazetelerin ön sayfasında haber oldu. Saray, 10 yıl önce arkeologların keşfiyle -bugün artık yayımlanmayan Yeni Yüzyıl gazetesine-manşet olmuştu. Magnum Palatium’un … Devamını oku