Eyüp’ün ahşap oyuncakları yeniden vitrinlerde

Osmanlı döneminde 18’inci yüzyıldan başlayıp 1950’li yıllara kadar üretilen Eyüp oyuncakları bugün yeniden canlandırılıyor. Eyüp Belediyesinin desteğiyle, Avrupa Birliği ve Türkiye iş kurumu’nun ortaklığında yütütülen Eyüp Oyuncakları Projesi kapsamında oluşturulan atölyede ahşap oyuncaklar yeniden hayat buluyor. Atölyede oyuncak üretimini Bölgede oturan kadınlar gerçekleştiriyor.

‘Başka tünel yapılmamalı’

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, yoğun kent trafiğini rahatlatma iddiasıyla üç yıl önce başladığı 7 Tepe 7 TünelProjesi’nin ilk ayağı tamamlandı. Yapımına 15 Mayıs 2007’de başlanan ve Kağıthane’yi Piyalepaşa Bulvarı’na bağlayan tünel, 14 Mart’ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıldı. İnşası tamamlanan ve Dolmabahçe’yi Bomonti’ye bağlayacak olan ikinci karayolu tünelinin ise önümüzdeki ay açılması bekleniyor.

Büyükşehir Belediyesi yakın zamanda İstanbul’da 12 tünelin daha hizmete gireceğini ifade ediyor. Bunlardan iki tanesinin yapımı sürerken, dördü ihale ve altısı da proje aşamasında. Ancak uzmanlar karayolu tünellerinin kent trafiğine çözüm getireceği düşüncesine katılmıyor. Onlara göre bu tüneller trafiğe sadece geçici rahatlama sağlayabilecekken, yüksek maliyetleri nedeniyle, kent ulaşımına gerçek çözümü getirecek metro projelerine de engel oluyor.

Gerçekte uzman görüşleri, belediye bürokratları tarafından da doğrulanıyor. Ulaşım dairesi yetkilileri sık sık, kent ulaşımında gerçek bir rahatlamadan söz edilebilmesi için şehir içi seyahatlerinin yüzde 50’sinin raylı ulaşım sistemleriyle gerçekleştirilmesi gerektiğini dile getiriyor. Oysa mevcut hatlar, kent içinde gerçekleştirilen tüm yolculukların sadece yüzde 10’unu karşılıyor.

Erdoğan: “Dağları dele dele yürüyoruz”

Gelgelelim başbakan, 14 Mart’taki açılış töreninde, karayolları tünelleriyle ilgili eleştirileri şu sözlerle yanıtlıyor: “Birinci köprü yapılırken bunu çekemeyenler hangi zihniyetse ikinci köprüyü yaparken çekemeyenler hangi zihniyetse dün hızlı trenin açılışını yaptık, çekemeyenler hangi zihniyetse bunu çekemeyenler de aynı zihniyet. Biz Ferhat’ız, siz de Şirin’siniz. Biz dağları dele dele bu medeniyet yolculuğunda yürüyoruz, yürüyeceğiz. Onlar da arkadan bol bol dedikodu ürete dursunlar.”

İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Ulaştırma Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Gerçek, 7 Tepe 7 Tünel Projesi’ne, kamuoyuna tanıtıldığı günlerden beri karşı çıkan bilim adamları arasında. Gerçek, belediye tarafından bu tünellerin yapımı ancak metronun düşünülmemesi için öne sürülen maliyet, eğim gibi tüm nedenlerin geçersiz olduğunu savunuyor. Örneğin karayolu tünellerinin kilometre başına 12-15 milyon dolara mal olacağı iddia edilirken, bilim adamı bu rakamın 30 milyon dolar olduğunu ve bunun da metro inşaat maliyetine yakın bir büyüklük olduğunu söylüyor.

Haluk Gerçek, Piyalepaşa-Kağıthane Tüneli’nin açılışından üç gün önce Radikal gazetesine yaptığı açıklamada “Bitirilmiş tüneller dışında yeni tünel yapılmamalı ve bunlara ayrılacak finansmanla metro yapılmalı” diyordu.

HaberVs, Prof. Dr. Haluk Gerçek ile 7 Tepe 7 Tünel’i konuştu.

Dağları delen tüneller*

İnşaatı bitenler
Dolmabahçe-Bomonti Tüneli: 4 bin 685 metre
Piyalepaşa – Kâğıthane Tüneli: 3 bin 19 metre

İnşaat aşamasında
Sarıyer-Çayırbaşı Tüneli: 4 bin 560 metre
Fulya-Levazım Sitesi Tüneli: 4 bin 450 metre

İhale aşamasında
Dolmabahçe-Fulya Tüneli: 2 bin 27 metre
Levazım-Akatlar Tüneli: 3 bin 360 metre
Levazım-Zincirlidere Tüneli: 2 bin 940 metre
Eyüp-Silahtarağa Tüneli: 200 metre

Proje aşamasında
Üsküdar-Paşalimanı-Ahmediye
Tüneli: 560 metre
Baltalimanı-Ayazağa Tüneli: 4 bin 568 metre
Tophane-İplikçi Tüneli: 2 bin 550 metre
Taşkızak-Hasköy Tüneli: 940 metre
Eyüp Mezarlık Halid bin Zeyd Bulvarı-Sahil Yolu Tüneli: 700 metre
Sarıyer-Merkez-Sahil Tüneli: 556 metre.

*Kaynak: Radikalgazetesi

Da Vinci’s Bridge to rise over Golden Horn

Hilal Özdemir

“I your faithful servant, understand that it has been your intention to erect a bridge from Galata to Stambul…” With these words Leonardo Da Vinci described in a letter to Sultan Bayezid II in 1502 how he would build the greatest single span bridge of the ancient world. Although some sources say that the letter found in the Topkapi Palace archives in 1952 was not in Da Vinci’s handwriting, a leather bound notebook belonging to him at Institute De France in Paris contains two different drawings, one of which is a bird’s-eye view, are explained in detail in Leonardo’s own hand: The bridge, which stretches from Pera to Constantinople, is 40 braccia (1 meter = 1.64 braccia) wide, 70 braccia high above the water, and 600 braccia long, in other words, 400 braccia over the water and 200 over land, and thus has its own abutments.

When converted to modern measurements we see that Da Vinci’s description fits the Golden Horn which has an average width of 244 meters and 400 braccia over water is exactly 244 meters. The entire length would have been 600 braccia that corresponds to 365 meters.

In the letter Da Vinci tells the Sultan that galleons with full sails would be able to pass under the bridge. Because, he says, the bridge will be standing 70 braccia above the water. That is 45 meters which would allow passage to the biggest vessels of the time.

Probably because Sultan Bayezid II was not convinced that the project was feasible, the idea was dropped; until it was taken up by Norwegian artist Vebjorn Sand in 2000. Vebjorn built a replica of Da Vinci’s Golden Horn Bridge, but one fourth in size, as an overpass over the motorway connecting Oslo to the nearby town of Aas. The construction was completed and inaugurated in 2001. Vebjorn continued to build replicas of Da Vinci’s bridge, this time in ice near the South Pole and last year in front of the United Nations Plaza in New York to draw world public opinion to the perils of global warming.

Da Vinci’s Golden Horn Bridge came back to Turkey when the Ministry of Culture and Tourism sponsored a documentary project realized by producer and writer Cengiz Ozdemir and director Adem Ozkul.

The 45-minute documentary shot in Istanbul, Norway, South Pole, Italy, New York and Paris triggered a public debate whether Da Vinci’s Golden Horn Bridge should really be built over the water that demarcates northern and southern parts of Istanbul. In other words, the old Christian quarters of Pera and Galata and the Moslem neighborhoods of Eyup, Sultanahmet and Beyazit.

Turkey’s Prime Minister Tayyip Erdogan also appears on the documentary expressing his approval for the construction of Da Vinci’s bridge. “This project will be launched in 2010 when Istanbul becomes the Culture Capital of Europe and it will be monument to our path to membership in the European Union,” Erdogan says.

The HD format of the documentary’s DVD is available at the Istanbul Kitapcisi (The bookshop of the Metropolitan Municipality) on Istiklal.

Süleyman Seba

Beşiktaş’ı, gayrimenkul açısından dünyanın sayılı kulüpleri arasına sokacağı dile getirilen BJK Fulya Süleyman Seba Kompleksi’nin açılışı bugün yapılıyor.

Başkan Yıldırım Demirören’in “Beşiktaşımız’ın yarınlarını garanti altına alacak” sözleriyle tanımladığı kompleks, kulübün onursal başkanı Süleyman Seba’nın ismini taşıyor. Beşiktaş’ta 17 yıl (1984-2000) kesintisiz başkanlık yapan Seba, kulüp tarihinde bu görevi en uzun süre yapan isim. Seba, görevden ayrıldığı 2000 yılı kongresinde kulüp üyelerinin oybirliği ile Hakkı Yeten’den sonra BJK’nin ikinci onursal başkanı seçilmişti.

Süleyman Seba’dan sonra başkanlık görevini sırasıyla Serdar Bilgili ve bugünkü başkan Yıldırım Demirören devraldı. Ancak, mütevazı yaşantısı ve prensipleriyle tanınan Seba’nın ayrılışı spor camiasında Beşiktaş için “bir devrin sona erişi” olarak nitelendirildi. Özellikle futbol şubesinin transfer politikasında yaşanan radikal değişiklikler ve Seba döneminde özenle korunan kulüp üyesi sayısının hızla artışı eleştirilere yol açtı. Son günlerde sağlık sorunları yaşayan Seba, tıpkı aktif yöneticiliğinde olduğu gibi 2000 sonrasında da mütevazı yaşantısına devam etti ve kameralardan uzak durdu.

Habervesairemuhabirleri, Beşiktaş camiasının önemli sporcuları, spor gazetecileri ve yöneticileri ve Süleyman Seba’nın yakın çevresindeki isimlerle bir araya geldi ve kulübün onursal başkanı hakkında kısa bir belgesel hazırladı.

Kubilay Keçeli – Can Aydın

MS hastası Pamir’in büyük başarısı

Fransız anne ve Türk babanın kızı Noga Çittone Pamir, uzun süredir savaştığı MS hastalığını anlattığı filmiyle Fransa’da MS Hastalığıyla Mücadele Birliği’nin yarışmasında favori gösteriliyor.

 


Leonardo’ya çırak aranıyor

Kısa bir süre önce yapımı tamamlanan Da Vinci Köprüsü belgeseli, kültür ve sanat çevrelerinde “Da Vinci köprüsü yapılsın mı yapılmasın mı yapılırsa kim yapsın?” tartışmasını yeniden alevlendireceğe benziyor.
Yapımcılığı ve metin yazarlığı Cengiz Özdemir tarafından gerçekleştirilen, Adem Özkul tarafından yönetilen belgesel, Leonardo da Vinci’nin Haliç için tasarladığı köprünün öyküsünü anlatıyor. Köprüye ilişkin en önemli belgelerden biri, Topkapı Müzesi’nde bulunan bir mektup. Mektup, Leonardo da Vinci tarafından Sultan 2. Bayezid’e hitaben yazılmış:

“Ben kulunuz, İstanbul’dan Galata’ya uzanan bir köprü yapmak istediğinizi, yapabilecek biri bulunamadığı için köprüyü yapamadığınızı duydum… Ben kulunuz, nasıl yapılacağını biliyorum… Öyle bir köprü yapacağım ki, yelkenleri fora olsa bile bir gemi altından geçebilecek… Allah sizi bu sözlere inandırsın ve bu kulunuzun her zaman hizmetinizde olduğunu bilin…”

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından ve bilimadamlarından biri olarak kabul edilen Da Vinci, Osmanlı Sultanı 2. Bayezid’e yazdığı mektupta, Haliç için tasarladığı köprüyü anlatıyor. 1502 yılında Topkapı Sarayı’na gelen bu mektup, yüzyıllarca arşivin bir köşesinde bekliyor ve Saray’a ulaştıktan tam 450 yıl sonra 1952 yılında Leonardo da Vinci tarafından yazıldığı ortaya çıkıyor.

Zamanının en büyük projesi

Bu tarihi gerçeği ortaya çıkaran, Alman Türkolog Franz Babinger. Babinger’in, 1952 yılında yazdığı makale, “Leonardo da Vinci’den Sultan 2. Beyazıd’a Dört Proje Teklifi” başlığını taşıyor. Bu çalışma, mektubun Fransa Enstitüsü’nde bulunan Leonardo da Vinci’ye ait el yazması ile ilişkisini açıklıyor. Paris’teki el yazması eserde, Haliç için Leonardo da Vinci tarafından tasarlanan köprünün iki ayrı çizimi var. Biri kuş bakışı olan bu iki çizimde, köprü Leonardo da Vinci’nin el yazısı ile ayrıntılı bir biçimde anlatılıyor:

“Pera’dan Konstantinopolis’e uzanan köprü, 40 braccia genişliğinde, sudan 70 braccia yüksekliğinde, 600 braccia uzunluğunda, yani denizin 400, karanın 200 braccia üzerinde, böylece kendi mesnetlerine sahip.”

Braccia, yerel bir ölçü birimi. 1 metre, 1,64 Floransa bracciası ediyor. Haliç’in yaklaşık genişliği 244 metre olduğuna göre, “400 braccia denizin üzerinde” ifadesi, tamı tamına doğru. Köprünün uzunluğunun 600 braccia yani 365 metre olacağı söylendiğine göre, dünya üzerinde o güne kadar inşa edilmiş en uzun köprüden söz ediliyor.
1502 yılına göre düşünüldüğünde, dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük ve en güzel köprüsü için tasarlanan bu çizimin Leonardo da Vinci’ye ait olduğu anlaşıldıktan sonra, zaman zaman köprünün yapılıp yapılamayacağı tartışılmış. Bu tartışma, dünyada çok çeşitli platformlarda da gündeme getirildi ve Norveçli Sanatçı Vebjörn Sand, bu köprüyü dünyaya tanıtan isim oldu. Vebjörn Sand, 2001 yılında Oslo yakınlarındaki Aas kasabasında, köprüyü aslının dörtte biri büyüklüğünde bir otoyol üst geçidi olarak yaptırdı. Aynı sanatçı, daha sonra köprüyü Güney Kutbu’nda buzdan yaparak küresel ısınma sorununa dikkat çekti. Geçen yılbaşında ise, aynı köprüyü, yine buzdan, bu kez New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nin önündeki meydanda inşa etti. Sand, amacının dünyanın modern krizine, küresel ısınmaya dikkat çekmek olduğunu belirtiyor ve bunun için köprünün tarihi gücünden yararlandığını söylüyor.

2010’da Haliç’te

“Da Vinci Köprüsü” belgeselinde Başbakan Tayyip Erdoğan; “Bu proje İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olduğu 2010’da düşünceden uygulamaya geçecek ve AB yolundaki çalışmamızın anıtlaşmış bir eseri olacaktır.” diyerek köprünün Sütlüce-Eyüp Sultan arasında hayata geçirileceğinin altını çiziyor.
Leonardo da Vinci’nin bu hayalinin öyküsünü anlatan belgeselin çekimleri Antarktika, ABD, Norveç, Fransa, İtalya ve İstanbul’da gerçekleştirildi. Belgeselde, Norveç’teki üstgeçidi tasarlayan sanatçı Vebjørn Sand ve Mimar Fredrik Torp, İtalya’daki Leonardo da Vinci Müzesi Küratörü Claudio Giorgione, İtalyan Mimar Luca Scacchetti, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Semavi Eyice, Araştırmacı Yazar Naim Güleryüz, Mimar Faruk Malhan ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan röportajlarıyla yer alıyor.

Da Vinci Köprüsü belgeselinin en çarpıcı tarafı, öykü anlatıldıktan sonra geliyor. Belgeseli hazırlayanlar, bu tarihi olaya iki aşırı uçtan da bakmıyorlar. Köprüyü aslının tamı tamına aynısı olarak yapmaya çalışmak da, asla yapılmamalı demek de onlara göre uçlarda gezinmek. Bu köprü için dünyadaki bütün mimarların katılabileceği bir yarışma ile yeni bir yorum bulmanın en doğrusu olacağını düşünüyorlar. Belgeselde Leonardo da Vinci’nin bu çalışmasının dünya çapında bir yarışma sonucunda ortaya çıkacak yeni bir tasarımla yapılması öneriliyor ve hemen arkasından ekleniyor; Leonardo da Vinci anısına açılan bir yarışmaya katılmak yani bir nevi, onun çırağı olmak hangi mimarın düşlerini süslemez?

High Definition (HD) olarak çekilen Leonardo da Vinci Köprüsü belgeseli 45 dakika sürüyor. İngilizce ve Türkçe dil seçenekli olarak hazırlanan belgeselin DVD’si, Beyoğlu İstanbul Kitapçısı, Miniaturk Alışveriş Merkezi, bazı müzik marketler ve kitapçılardan temin edilebiliyor.

Belgeselin tamamını küçük boyutta, yukarıdaki pencereye tıklayarak izleyebilirsiniz.

Filmin Künyesi

Yapım: Progem – Koleksiyon ortak yapımı
Yapım-metin yazımı: Cengiz Özdemir
Yönetmen: Adem Özkul
Kurgu. Aytaç Şahin
Anlatan: Sönmez Atasoy
Müzik: Yücel Arzen
Kamera: Adem Özkul, Nils Lund, Glenn Gabel, Cengiz Bektaş
Proje danışmanları: Prof. Dr. İlber Ortaylı, Engin Yiğitgil
Proje Yönetmeni ve Araştırma: Sultan Polat

İki Hrant, son kez

Video: Garabet Orunöz

Hrant Dink’in son görüntülerinden biri 14 Haziran 2006’da, Garabet Orunöz tarafından kaydedildi. İlk kez HaberVesaire‘de yayınlanan bu amatör kaydın birden fazla anlamı var.

Kaydın yapıldığı yer İstanbul Gedikpaşa’daki Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı. Görüntüde yer alan insanlar ise, bu vakfa ait olan Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’ndan (Kamp Armen) yetişenler ve aileleri. Hrant Dink bu kampın ilk çocuklarındandı. İnşaatın başladığı 1963’ten “azınlık vakıflarının mülk edinemeyeceği” gerekçesiyle arazinin ellerinden alındığı 1983’e kadar Tuzla’daydı. Bu 20 yılda, büyük çoğunluğu öksüz ya da yetim bin 500 çocuk Kamp Armen’in ekmeğini yedi. Video görüntülerini bizimle paylaşan Garabet Orunöz de o bin 500 çocuktan biri.

Kamp Armen’in “çocukları” 14 Haziran 2006’da Gedikpaşa’da, okullarının kurucusu ve müdürü Hrant Küçükgüzelyan’ı görebilmek için toplandı. Küçükgüzelyan (çocuklarının taktığı isimle Baron), 12 Eylül’den sonra “Ermeni militan yetiştirme” gerekçesiyle yargılanmış ve hapis cezası almıştı. Küçükgüzelyan 8,5 ay sonra serbest kaldığında Türkiye’den ayrılmak durumunda kaldı ve Marsilya’ya yerleşti. Kampı, son üç yılında Hrant Dink idare etti.

İşte Haziran 2006’daki bu buluşma da, Hrant Küçükgüzelyan’ın 25 yıl sonra Türkiye’ye ilk gelişinde nedeniyle gerçekleşti. Küçükgüzelyan gelmeden önce Dink’i aramış ve yetimhanedeki çocukları görmek istediğini söylemişti. Dink’in evinde yapılması düşünülen buluşma, katılımın artması üzerine Gedikpaşa’daki kiliseye alındı. Küçükgüzelyan İstanbul’da 17 gün geçirdi ve bu sürede Dink’in evinde kaldı.

Küçükgüzelyan, Dink’in öldürülmesinden sonra kendisine ulaşan Star gazetesinden İnci Döntaş’a şunları söylemişti: “Hrant bana ‘Her zaman gel’ dedi. Hrant yaşasaydı yine gelirdim, şimdi kime geleceğim?”

Bir daha gelmedi, gelemedi. Dink’in ölümünden dokuz ay sonra 6 Ekim 2007’de, 87 yaşında Marsilya’da hayata gözlerini yumdu ve orada defnedildi.

Görüntüler

Garabet Orunöz’ün kaydettiği ilk video Hrant Dink’in konuşmasıyla başlıyor. Dink, Kamp Armen’e Anadolu’dan getirilen ve tuvalet eğitimi olmayan çocukları eğitebilmek için Küçükgüzelyan’ın icat ettiği “kalem oyunu”nundan bahsediyor.

(Garabet Orunöz’e göre Küçükgüzelyan bu oyunu, Silopi’den kampa getirilen çocukların bir türlü tuvaletin deliğini tutturamamaları ve etrafı kirletmeleri üzerine uydurmuş. Ama sadece onlara değil kamptaki tüm çocuklara günler boyunca oynatmış. Ve gerçek amacın tuvalette deliği tutturmak olduğunu söylememiş. Günler sonra çocuklar oyunda başarı sağlamaya başlayınca “Aynı şeyi tuvalette de yapın” demiş.)

Dink’ten sonra ayağa kalkan Küçükgüzelyan, kampın kendine özgü “dişçi” oyununu anlatıyor. (Hasta rolü oynayan bir çocuk, dişçiyi oynayan bir diğerine muayene oluyor. Ancak hasta, dişçinin elinde kömür olduğunu bilmiyor. Dişçi, hastayı muayene ederken bir taraftan da onun yüzünü boyuyor. Hasta ayağa kalkıp aynaya bakınca durumu anlıyor.)

Küçükgüzelyan oturduktan sonra tekrar konuşan Dink, “O oyunun iki türlüsü vardı” diyerek hastayı oynayan çocuğun da ağzına su doldurarak muayene sonunda dişçinin suratına fışkırttığını anlatıyor.

Belediye başkanı olsan?


Siyasi partiler 29 Mart 2009’da gerçekleşecek mahalli idareler seçimlerinde, partileri adına yarışa girecek adayları büyük oranda belirledi. Ancak, en çok seçmene ve en yüksek bütçeli belediyeye sahip İstanbul’da AKP dışında büyükşehir başkan adayını açıklayan bir parti yok. Partilerin açıklayacağı isimler ne olursa olsun sonucu belki de en çok merak edilen yarış da yine İstanbul’da yaşanacak.

Tüm adayların kesinleşmemesi nedeniyle partilerin İstanbul’un gelecek beş yılı için nasıl bir hazırlık yaptığı, sürekli artan nüfusuyla sorunları giderek artan Avrupa’nın en kalabalık kentinde yaşamı kolaylaştırmak için hangi projelerle çözüm aradıkları belli değil.

Sorunların muhatabı İstanbulluların beklentileri ise ortada. Halk, SantralHaber’in “Belediye başkanı siz olsaydınız ne yapardınız” sorusuna ilişikteki videoda izleyeceğiniz cevapları veriyor.

7 tepe 7 tünel hâlâ çatlak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü 7 Tepe 7 Tünel Projesi kapsamında Dolmabahçe-Bomonti ve Piyalepaşa- Kağıthane tünellerinin 2009’un ilk aylarında ulaşıma açılması planlanıyor. Sözkonusu tüneller, Harbiye, Kurtuluş ve Şişli civarında zemin kayması nedeniyle bazı binalara hasar verdiği için eleştiriliyor.

Harbiye’deki Ölçek Sokak sakinleri bu yılın ilk aylarında evlerindeki hasarla ilgili olarak belediyeye başvurmuşlar ve inşaatın tamamlanmasından sonra gerekli onarımın yapılacağı yanıtını almışlardı. İnşaatın tamamlandığı şu günlerde onarım konusunda herhangi bir gelişme olup olmadığını öğrenmek için tekrar Ölçek Sokak’a gittik. Mayıs 2008’de ziyaret ettiğimiz, evlerinde hasar bulunan vatandaşlara, konutlarıyla ilgili sorunların giderilip giderilmediğini sorduk. Bakın ne cevaplar aldık…

Haber:
Kamera:
Gökhan Tünay – Haldun Ülkü