‘Bazı çevrelerin sırtınızı okşaması başarı değil’

Bugün Kanal D’de yayınlanmaya başlayan “Yol Arkadaşım” adlı dizinin Senaryosu’nu da yazan ünlü yönetmen Çağan Irmak geçtiğimiz günlerde Colors of Bilgi Kulübü’nün davetlisi olarak santralistanbul’daydı.

“Hayatımda taktik ve başarılı olma çabası yok. İşinize taktik ve başarı çabası girerse o zaman kurallara uygun filmler yaparsınız, belirli çevreler de sırtınızı okşar, ama o da gerçek başarı olmaz” diyen Çağan Irmak, televizyonda hiç yerli dizi seyretmiyor…

Çağan Irmak’la özel söyleşimizi izlemek için videoya tıklayın…

Bilgi’deki söyleşiden notlar…

“Ulak’taki karakterlerin yeterince kötü olmadığını söyleyenler var, Kızını satan kadın, ot satan adam yeterince kötü değil mi? Dünya bu noktaya geldiyse korkmamız lazım”

Çağan Irmak kendi deyimiyle, “yüzlerle senaryo yazan” biri… Kendisini en iyi anlatan filmin “Ulak” olduğunu söylüyor. Bu çok sevdiği filminin bir diğer farkı da “Ulak” karakterinin senaryoyu yazarken yüzü olmamasıymış. Yüzüne bir anda kavuşmuş film; dublörlerden birini görür görmez “Ulak sensin” demiş Çağan Irmak. Ömer’in elinde ekmek taşıyarak beyaz sisin arasından gelmesi ise bu filmde en sevdiği sahne.

Ulak filmindeki kötü karakterler için yeterince kötü değil diyenlere ise şaşırıyor: “Kızını satan kadın ve ot satan bir adam yeterince kötü değil mi?.. Dünya bu noktaya geldiyse korkmamız lazım”

Irmak’ın mesleğiyle ilgili tek “keşke”si ilk filmi. Yayınlanmasını istemediği tek filmi, “Bana Şans Dile”. “O acemilik, ergenlik öfkesi, dünyaya ders vermekti belki de” diyor. Filmini DVD’lerin arasında gördüğünde kafasını çevirmiş. Çağan Irmak’a göre o filmin tek faydası İsmail Hacıoğlu gibi, sinemaya başarılı oyuncular kazandırması olmuş.

Türkiye’yi ağlatan filmi “Babam ve Oğlum” için “Televizyon dizisine yakın bir filmdi. Ağlatması da bilinçli bir tercihti” diyor. Aslında dizileri ve filmleri birbirinin devamı gibi. Televizyon dizisi olan ‘Çemberimde Gül Oya’ 80 darbesinde bitiyor. ‘Babam ve Oğlum’ 80 darbesinde başlıyor. Çocuğun da hayalleri bu filmde başlıyor. Ulak’ta ise hayallerin devamı geliyor.

Çağan Irmak, Türkiye’de pek kimsenin görmediği fark etmediği şeyleri, kişileri fark edip göstermeyi seviyor. Ulak’taki ayakkabıların Troya, Harry Potter gibi Hollywood filmlerinin ayakkabılarını yapan Kayserili ayakkabı ustasının elinden çıkması bunun bir örneği.

“Benim filmlerimde insanlar çok konuşuyor. Ama Türkiye’de insanlar çok konuşuyor zaten” diyor. Senaryolarını gündüz enerjisiyle yazan, sokaklardan, yolculuklardan, yüzlerden beslenen bir sinemacı Çağan Irmak. Gelecekteki en önemli projesi Ulak’ın devamını filmlerini çekip bir üçleme yapmak.


Haber: İşvecan Nur Özen

Umuda müzikle yolculuk


Batman’da ölen babasından kırık curası yadigâr kalmış. Önder Karabulut’un müziğe ilgisi işte böyle başlamış. Batman’da hayat çok zormuş. 9 yaşında kalabalık ailesiyle geldiği İstanbul’da çöp toplamaya kadar yapmadığı iş kalmamış. Şimdi Maslak’ta bir restoranda part-time garsonluk yapıyor. Ama müzik hayattaki tek amacı. Önder Karabulut gitar çalıyor, besteler yapıyor. Hatta İngilizce bestelerini geliştirmek için kursa gidiyor. Ve umutla günlerden bir gün keşfedilmeyi bekliyor.

Erdem Özüer
eozuer@medyakronik.com
Kameraman: İşvecan Nur Özen

Mezardaki cerrahlar

Bir ameliyatta kullanacağı aletleri hazırlarken, ertesi gün ameliyat olacak hasta geliyor yanına. Aletleri göstererek;
“Bunlarla mı ameliyat olacağım ben” diye soruyor.
O dönmede henüz uzmanlık eğitimi görmekte olan, Prof. Dr. Erdoğan Yalav
“Beğenmedin mi” karşılığını veriyor. Hasta,
“Ben bu aletlerin aynısını mezarlardan çıkartıyorum da, ondan şaşırdım” karşılığını veriyor.

Bugün 78 yaşındaki Erdoğan Yalav’ın, antik cerrahi aletleriyle tanışması 1955 yılındaki bu olayla gerçekleşiyor. “Köylü farkındaydı, nerden öğrenmişti bilmiyorum ama bizde, arkeoloji müzeleri çevresinde bile bu aletlerin ne olduğunu bilen yoktu” diyor deneyimli cerrah. Yalav’ın bu aletleri tanımasına, bir başka cerrah, 1907 yılında bu konudaki tek kaynağı kaleme alan John Stewart Milne, Surgıcal Instruments In Greek And Roman Tımes (Yunan ve Roma Devirlerinde Cerrahi Aletler) eseriyle yardımcı oluyor.

Prof. Dr. Erdoğan Yalav, o tarihten bugüne antik dünyanın kullandığı tıp aletlerini topluyor. Türkiye’nin bu konuda belki de en büyük ve özgün koleksiyonuna sahip. Kulak sondalarından, ilaç ölçeklerine, cerrahi aletlerden bakım setlerine yüzlerce buluntu var bu koleksiyonda. Yalav, Kültür Bakanlığı’na tarafından verilen koleksiyoner belgesine sahip. Eserlerin hepsi müze uzmanlarınca kayda alınıyor.

İşte bu özgün koleksiyon, ilk kez, Yalav’ın mensubu olduğu Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nin sanat galerisinde görücüye çıktı. “Tanrısal Gücün Elçileri: Antik Çağ’da Tıp Aletleri Sergisi”, Tunç Devri ve Roma Dönemi’ne ait 200’ün üzerinde eseri kapsıyor.

Sergi, İstanbul Nişantaşı’ndaki hastanenin sergi salonunda, pazar günü hariç 11:00-19:00 saatleri arasında, 30 Mayıs’a kadar görülebilir.

Sebu Akman-Haldun Ülkü

Kuzguncuk’ta dünya limanı

Haber:

Senih Onur, daha altı yaşındayken Kuzguncuk’taki yalılarından gemileri izlermiş ve evlerinin duvarlarına resimlerini çizmeye çalışırmış. 1940’lı yıllarda çok az ailenin sahip olduğu fotoğraf makinesi ile gemilerin fotoğraflarını çekmeye başlamış. Onur, küçük yaşlarda kaptan olmak istemiş ama gemi alım satımlarında görev alan babası ve hayli disiplinli, ev hanımı annesi onun okumasını istemiş. Ailesinin sözünü dinlemiş; Fransız okullarında öğrenim görmüş ama yine de gemilerden vazgeçememiş.

Zamanla İstanbul Boğazı’ndan geçen gemiler Onur’a yetmemiş. Dünya gemilerine ait birçok fotoğrafı sahaflardan bulamayacağını anlayınca da daha fazla gemi fotoğrafı elde edebilmek için yurt dışındaki birçok limanla irtibata geçmiş. İstanbul’da kendisi gibi gemi meraklısı pek bulamamış ama yurt dışında onun bu merakına karşılık veren çok kişiyle karşılaşmış. Öyle ki Fransa’nın Marsilya şehrinde kendisi gibi gemilere meraklı bir fotoğrafçı bulmuş ve kendisine düzenli olarak gemi fotoğrafı göndermesini sağlamış. Daha da ileri giderek ciddi şirketlerin fotoğrafçılarıyla gizli anlaşmalar yapmış ve özel gemi fotoğraflarının kendisi için çekilmesini istemiş.

Birçok ülkeden gemi fotoğrafı akışı sağlayan Onur, zamanla bu konuda dünyanın sayılı koleksiyoncularından biri olmuş.Fakat Senih Onur’un koleksiyonu sadece gemi fotoğraflarıyla sınırlı kalmamış. “Ben güzel olan her şeye aşığım” diyen Onur’un bir de 19. yüzyıldan kalma nü fotoğraf koleksiyonu bulunuyor. Ama gemiler onda çok daha farklı bir heyecan barındırıyor. Gemilerden bahsederken küçük bir çocuk gibi gözlerinin içi gülüyor. Türkiye’de gençlerin gemi fotoğraflarına ilgi göstermemesine ise üzüntü duyuyor.

Onur’un Kuzguncuk’taki yalısının her köşesinde gemi fotoğrafı var. Hangi dolabı, sandığı açsa içinden sayısını bilemediği gemi fotoğrafları çıkıyor. 1930’lardan günümüz gemilerine kadar geniş fotoğraf arşivine sahip olan Onur, gemi severlerin ilgi odağı olabilecek bir isim.

Polis terörünün faturası esnafa çıktı

1 Mayıs’ta dükkanını açmaya cesaret edemeyen esnafla birlikte dükkanını açanlar da günü zararla kapattı. Yaşanan olayların insanları korkuttuğunu ve hiç müşteri olmadığını aktaran Osmanbey Tekstilci İşadamları Derneği (OTİAD) Başkanı Gaffar Koca, Şişli bölgesindeki esnafın bir günlük kaybının 22 milyon dolara ulaştığını tahmin ettiklerini açıkladı.

Osmanbey ve geniş çevresinde yaklaşık 4 bin esnafın bulunduğunu belirten Koca, bu bölgenin yıllık 5 milyar dolar ciro gerçekleştirdiğini ve 200 bin kişiye iş olanağı sağladığını söyledi. Biz de 1 Mayıs’ta polis ablukasının en yoğun olduğu bölgede, DİSK Genel Merkezi’nin bulunduğu Abide-i Hürriyet Caddesi üzerindeki esnafa, olaylardan nasıl etkilendiklerini sorduk.

Engin Çalık

“Şampiyon olmasını isterim, ama…”

Ligin başında hiç şans verilmeyen, hatta “küme düşmeye aday” görülen Sivassspor, son iki haftaya şampiyonluk iddiasıyla giriyor. Üstelik bu iddianın gerçeğe dönüşmesi o imkansız değil. Çünkü ligin tepesinde ve kendisinin üç puan üzerindeki Galatasaray’ı bu pazar günü, kendi sahasında ağırlıyor. Sivas bu maçı kazanır ve Fenerbahçe de kendi sahasında Gençlerbirliği’ni yenerse, üç takım, son haftaya aynı puanla girecek.

Taraflı tarafsız herkes ligin, Anadolu’dan yeni bir şampiyon çıkarmasını arzu ediyor. Galatasaray ve takipçisi Fenerbahçe’nin taraftarları bile bu temenniye katılıyor. Fakat “Sivasspor’un şampiyonluk şansı nedir” sorusunu cevaplamaya gelince –tıpkı spor basınında olduğu gibi- işin rengi değişiyor.

Sokağın Dili” mikrofonunu bu soruyla yöneltti.

Ersan Bayram-Asım Can Yılmaz

Biber tadında bayram

İstanbul’da 1 Mayıs’ın görüntüsü sıkıyönetim günlerini aratmadı. Binlerce polis, Mecidiyeköy, Şişli ve Dolapdere’de toplanıp Taksim Meydanı’na çıkmayı isteyen grupları güç kullanarak engelledi. Kentin bu bölgelerinde bulunanlar gün boyunca biber gazı soludu, 500’den fazla kişi gözaltına alındı. İstanbul belki de, bugünün bayram olarak kutlanmamasının gerekçesi olarak gösterilen kaybın daha büyüğünü yaşadı.

Mustafa Kuleli-Berivan Yurtsevener

“Hanemize tecavüz edildi”

Sabahın erken saatlerinden itibaren Şişli’deki Genel Merkez binası polis tarafından abluka altına alınan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve bazı sivil toplumu örgütü yöneticileri öğle saatlerinde can güvenlikleri bulunmadığı gerekçesiyle Taksim’e yürüyüş kararlarından vazgeçtiler.

Polisin sabah saatlerinden başlayarak su ve biber gazıyla sendikacılara uyguladığı fiziksel şiddet ve baskı sonucunda DİSK Genel Merkezi önünde öğle saatlerinde çok sınırlı sayıda bir kalabalık toplanabildi.

DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, Taksim’e yürüme kararından vazgeçtiklerini açıkladıktan sonra Genel Merkez önünde yaptığı basın açıklamasında AKP hükümetini yalnız kendine demokrat olmakla suçlayarak şunları söyledi:

“1 Mayıs’ı kutlayanları engellemek için akla gelen her türlü şiddet uygulanmıştır. Sendikamızın İşçimizin hanesine tecavüz edilmiştir, saldırılmıştır. Bunu kınıyorum. Gaz bombalarıyla, sularla işçi sınıfının birlik dayanışma gününde acımasızca, insanlık dışı her türlü uygulamayı yaptılar. İşte AKP iktidarının kendisine demokrat, yalnız türbana özgürlük isteyen ikiyüzlülüğü ortaya çıkmıştır. “

Güventürk Görgülü
Gökhan Tan

 

“Taksim’de kutlama herkesin hakkıdır”

Avrupa Birliği de dahil olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde tatil ilan edilen ve resmi bayram olarak kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramı Türkiye’de gerginliklere konu olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da sendikalar İstanbul’da 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama taleplerini İstanbul Valiliği’ne ilettiler. Her yıl olduğu gibi bu yıl da hükümet ve mülki idare yetkilileri güvenlik ve provokasyon ihtimali gibi gerekçelerle bu talebi reddettiler…

Ancak geçen yıllardan farklı olarak emek örgütleri bu yıl Taksim konusundaki ısrarlarını sürdürüyorlar. Biz de vatandaşa mikrofonu uzattık ve 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasıyla ilgili görüşlerini sorduk.

Konuştuğumuz vatandaşların çoğunluğu 1 Mayıs’ın taksim’de kutlanmasının doğal bir hak olduğunu düşünüyor. Esnaf ise önceki yıllarda meydana gelen olaylardan özellikle de dükkanlarının içine kadar biber gazı sıkılmasından oldukça kaygılı.

Muhabir: Akman Yengin
Kameraman: Uğur Orakçı

Sigara yasağı yaklaşıyor…


Kapalı ortamlarda sigara içilmesini tamamen yasaklayan yasa çıktı ama henüz yürürlüğe girmedi. İstanbul Bilgi Üniversitesi yasa yürürlüğe girmese de Şubat ayından beri yasakları tam olarak uyguluyor. Bilgi öğrencilerinin kimi bu yasaktan memnun kimi ise sigara içenler için ayrı bölmeler oluşturulmamasından şikayetçi. Bilgi üniversitesi öğrencileri ve yönetimine sigara yasağıyla ilgili düşüncelerini ve bu konuda yapılacakları sorduk….

Beril Tekin
Hande Çıkıkçı