2010’un son şövalyesi Korhan Gümüş

” olarak nitelediğini duyabilecek, 2010 İstanbul’un, var olan modellerden farkı bulunmayan bir “devlet projesi”ne hangi gerekçelerle döndürdüğünü birinci ağızdan dinleyebilecektik. Zaten böyle bir soruya gerek kalmasa, ajans bünyesinde görev alan siviller, atmaya çalıştıkları her adımda “devlet” duvarına çarpmasa, atananlar ve seçilenler uyum içinde çalışıp ortak ürün ortaya koyabilse, Gümüş’ün hayal ettiği “üçüncü model” de belki … Devamını oku

Thierry Henry, Fatih Terim ve utanabilme

” başlıklı imzasız haberde neler yazıyordu: “Görgü tanıkları sahada fitili ateşlenen kavganın tahmin edilemeyecek boyutlara ulaştığını, 1,5 dakika gibi kısa bir sürede yüzlerce yumruk ve tekmenin atıldığını belirttiler. Şiddet ve öfkenin zirveye tırmandığı anlarda zaman zaman bir kişinin üzerinde beş altı kişiyi bulduğu, futbolcuların dışında da olaylara onlarca insanın karıştığı ileri sürüldü.” Basın, gördüğünü de … Devamını oku

2010’da ‘Ankara’ istifası

Resmi açılışının 16 Ocak 2010’da yapılacağı duyurulan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) etkinliklerinin, bu açılışın içeriğinin oluşturulmasından da sorumlu Büyük Etkinlikler Koordinatörü Serhan Ada istifa etti. İstifasını 5 Kasım’da AKB Ajansı’na bildiren Ada, sorumluluğunu üstlendiği açılış etkinliklerinin içeriğinin, kendisinin ve bu etkinlik için oluşturulan çalışma grubunun bilgisi olmadan ihalenin verildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür … Devamını oku

Kalp hastası ama şampiyon

Yelken numarası ARM 1; Ermenistan’ın 1 numaralı kadın rüzgâr sörfçüsü. Ama adına yarıştığı ülkeyi hiç görmedi. Fransa’nın Büyük Okyanus’taki adası Yeni Kaledonya’nın başkenti Nouméa doğumlu. Ailesi hâlâ orada yaşıyor. Alaçatı’da düzenlenen Pegasus Airlines PWA Windsurf Dünya Kupası’nda üçüncü oldu. Son iki yıldır dünya rüzgâr sörfçüleri sıralamasında üçüncü sırada. Sara Hebert, zirve için mücadele ettiği sporculardan … Devamını oku

“Taliban” Mersin’de

Anadolu’nun sahipsiz kültür mirasına define avcılarınrdan yeni bir darbe: Mersin Erdemli’ye bağlı Kızkalesi beldesinin yedi kilometre kuzeyindeki derin bir vadinin dik yamacında yer alan ve 12 adet kabartmadan oluşan Adamkayalar dinamitlendi. Sadece tarihi Kilikia bölgesinin değil, dünyada eşine az rastlanır bir kabartma grubu olan eserlerde büyük tahribat meydana geldi. Tahribatı duyuran haber, Sınırsız Fotoğrafçılar Grubu’nun … Devamını oku

David Kohen

Çekim için ses kontrolü yapıyoruz. O, daha biz söylemeden ne yaptığımızı fark ediyor ve mikrofona konuşmaya başlıyor. Sesi, kameranın üzerindeki “volume metre”de son derece gür ve net şekilde beliriyor.

“Sesiniz çok iyi” diyorum.
“Benim sesim yaşıma uygun değil” diye cevaplıyor, “telefonda benle konuşanlar karşılaşınca çok şaşırıyor. Çünkü olduğumdan çok daha genç olduğumu sanıyorlar.”

1924 doğumlu. 60 yıllık sigortacı. Türkiye’de faaliyet gösteren en eski firmalardan birinin sahibi. 19. yüzyılın sonlarında, kendisiyle aynı ismi taşıyan dedesi David Kohen’in Selanik’te başladığı bu mesleği ailesinin üçüncü kuşağı olarak yürütüyor. Eskisi kadar çalışmasa da her gün saat 08:30’da, Maslak’taki plazalardan birindeki bürosunda oluyor. İşleri yürüten “dördüncü kuşağa” yardımcı oluyor.

Kohen, ilerleyen yaşına rağmen bulunduğu sektörün sorunlarına kafa yoran ve bunu yaparken geride bıraktığı 60 yılın deneyiminden yararlanan biri, belki de tek isim. Hatip ve nüktedan. Bu nedenle onu sigortacıların kendi içinde gerçekleştirdiği hemen her toplantıda kürsüde ya da genel müdürlerin masasında görebilirsiniz. (Ama 86 yaşındaki Kohen’in “kadın nüfusunun azlığı” nedeniyle bu masayı beğenmediği de olur!)

Kohen’in genç meslektaşlarına aktardıkları sadece sektörün gidişatıyla ilgili gözlemleri değil. Deneyimli işadamı aynı zamanda “Türkiye’nin Wall Street”i olarak tanımladığı ve geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında ülkedeki finans piyasasının merkezi konumundaki Bankalar Caddesi’ni en iyi bilen isimlerden. Mesleğinin, ülkemizdeki yakın tarihinin yakın tanığı. Beş yıl önce katıldığı bir toplantıda konuşma yapan bir yöneticinin, Türkiye’de erken dönem sigortacılığı hakkında yanlış bilgiler verdiğini görmesi üzerine “anlatmanın zamanı geldi” diye düşünüyor. “Gerçekten bilmiyorlar” diyor, “çünkü bizim sigortacılık tarihimiz gerçek anlamda yazılmadı.” Ve genç meslektaşlarını Bankalar Caddesi’ne götürüp, bina bina dolaştırıyor. Kohen bu caddedeki, sigorta ve finans şirketlerinin bulunduğu ünlü Union Han’da 1948’den 1999’a kadar çalışmış. O yıl, kızı ve damadının da yönetici olduğu şirketini finansın yeni merkezi Maslak’ta bir plaza taşımış. Türkiye’de mesleğini, en azından sigortacılığı, sektörün emekle döneminden başlayarak devasa plazalara taşındığı günlere kadar sürdüren bir başka isim olduğu konusunda şüpheliyim.

Gelgelelim Kohen’in mesleğinin tarihine ilgisi sadece bilgi edinmekle sınırlı değil. Uzun yıllardır sigorta belgeleri ve görselleri topluyor. Bunca parçayı nereden topladınız sorusunu yine soruyla cevaplıyor: “Koleksiyoncu malını nerden temin eder? Sağdan, soldan, sabırla müzayedelerden, bazı evlerin satışlarından…”

İşte Kohen’in sağdan soldan sabırla topladığı koleksiyonunun bir bölümü (yaklaşık üçte biri) geçtiğimiz aylarda Bankalar Caddesi’ndeki Osmanlı Bankası Müzesi’nde bir sergiye konu oldu. “Mal Canın Yongasıdır” ismini taşıyan sergi, Türkiye topraklarındaki sigortacılığın Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki günlerini canlandırıyordu.

Türkiye’nin belki de en yaşlı sigortacısı olarak Kohen’in kaygıları sadece geçmişi belgelemekle ilgili değil. “Bugün Türk ekonomisinin, dünyanın ilk 15. büyük ekonomisi olarak anılıyor” diyor. “Oysa sigortacılığımız 40. sırada bile değil. Aradaki büyük uçurumu kapatabilecek güçte olmamıza rağmen temel hatalar yaptığımıza inanıyorum” diye ekliyor. Umuyorum ki David Kohen Türk sigortacılığının, onun arzu ettiği yere geldiğini de görebilecek.


Haber:
Kurgu: Ertan Önsel-İşvecan Özen
Kamera: Gökhan Tünay

Şampiyonluk ve hazımsızlık

Efes Pilsen ve Fenerbahçe, basketbol seviyesi ve skor olarak son yılların en çekişmeli final serisini oynadı. Kazanan, kupaya dört sezon sonra tekrar uzanan Efes Pilsen oldu. Ama bunu pek fark edemedi. Şampiyon takımın antrenörü Ergin Ataman o sırada yerde, Fenerbahçeli bir taraftarın tekmesini yiyordu. Ben, şampiyonluğa uzanan ekibi, takımların oyun kurucularının belirleyeceğine inanıyordum. Altı maçta … Devamını oku