“Sarkozy de AKP gibi ülkeyi yavaş yavaş ele geçirdi”

Yaptığı işler dünya basınında en çok yer bulan Türk gazetecisi kim? Çoğumuz bu soruya “Gökşin Sipahioğlu” cevabını verecektir. Deneyimli gazeteci ilk kez 1956’da İsrail-Mısır Savaşı’nda Sina Çölü’nde çektiği fotoğraflarla ses getirmiş, 1961’de hiçbir Batılı gazetecinin giremediği Arnavutluk’u fotoğraflamış ve 1962’de gemici pasaportuyla gittiği Küba’da yaptığı iş ABD’de 40 gazete tarafından kullanılmıştı. Sonraki dört yıl içerisinde, … Devamını oku

Aşk duygusunu ifade eden iki parça ekmek

Sadece vücutları olan, başı olmayan onlarca resim, görünmeyen figürlü sürrealist kompozisyonlar ve dahası… Hepsi de Dali’nin kendi fırçasından kendisini ifade etme biçimini içeriyor. Hiçbir notaya bağlı kalmadan özgürce, sınırsızca yakaladığı her bir düşüncesini elleriyle tablolara aktaran ressam, “Aşk duygusunu ifade eden iki parça ekmek” adını verdiği eserinde o kadar tanıdık geliyor ki…İnsanın aklına hemen şu … Devamını oku

Kapitalizmin devrimci simgesi

santralistanbul, Küba devriminin önemli aktörlerinden Ernesto Che Guevara’nın Alberto Diaz Korda tarafından çekilen portre fotoğrafının, devrimsel içeriğinden çıkıp hızla üretilen ve çoğaltılan bir tüketim aracı haline gelmesini anlatan, kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. “Korda’nın Objektifinden Che” sergisi, devrimsel içeriğinden çıkıp bir tüketim aracı haline gelen bu portreden, 30’un üzerinde ülkede üretilmiş fotoğraf afiş, film, ses, giysi ve eşyaları bir araya getiriyor. Sergi 2 sene önce İngiltere’nin başkenti Londra’daki Victoria ve Albert Müzesi’nin yanı sıra ABD, İtalya, İspanya, Hollanda ve Portekiz’in önde gelen müzelerinde de ziyaretçilerle buluşmuştu.

En çok kopyalanan fotoğraf

Küratörlüğünü Trisha Ziff’in üstlendiği ve Riverside Kaliforniya Üniversitesi’ne bağlı UCR/Kaliforniya Fotoğraf Müzesi tarafından düzenlenen sergi, Alberto Korda’nın 1960 yılına ait “Guerrillero Heroico” (Kahraman Gerilla) isimli Che Guevara portresinden yola çıkıyor. Fotoğraf Ernesto Che Guevera’yı devrimci mücadelenin evrensel bir sembolü haline getirirken, aynı zamanda bir tüketim ikonuna da dönüştürdü. Fotoğraf tarihinin en çok kopyalanmış imgesi olarak kabul edilen bu ikon fotoğraf, on yıllardır düzen karşıtı düşünce ve eylemlerin de simgesi olarak kullanılırken bugün aynı zamanda kahve fincanından tişörte, anahtarlıktan kartpostala milyonlarca objeyi süsledi. Alttan çekilmiş, heykel izlenimi veren bir imge olan Guerrillero Heroico, Che’nin Küba hükümetinde tarım ekonomisinden endüstri ekonomisine geçişten sorumlu olduğu sırada, 5 Mart 1960 günü yapılan bir toplu cenaze töreninde çekilmişti. Küratör Trisha Ziff, eski bir moda fotoğrafçısı olan Alberto Korda’nın çektiği bu portreyi, “Korda, sosyalist gerçekçilik döneminde yaygın görülen, efsaneleştirilmiş kahramanlığın görsel dilini kullanmakla birlikte Che’nin klasik, hatta ‘İsavari’ duruşunu vurguluyor. Che’nin gizemli bakışında ise hem kararlılık hem de arzu bir arada izleniyor,” şeklinde tanımlıyor.

31 Aralık’ta bitiyor

Çok çeşitli öğelerden oluşan bu koleksiyon, fotoğrafın devrim sırasında ortaya çıkışından, hızla üremiş olan günümüzün ticari görünümlerine uzanan çizgisini izliyor. Sergi, Korda’nın Che’sinin, çok çeşitli uyarlamalarla hem en ince yorumlara bile direnen, hem de her tür değişime açık bir simgeye dönüşmesini ortaya koyuyor. Serginin ana fikrine tam da uygun şekilde, sergilenen Che tişörtlerinin serginin misafirleri tarafından satın alınmak istenmesi Korda’nın işlerinin ne kadar yerinde olduğunun göstergesi olarak görülebilir. “Korda’nın Objektifinden Che” sergisi 31 Aralık 2008’e kadar santralistanbul Ana Galeri’de gezilebilir.


Devrimin portresini çeken fotoğrafçı

Asıl adı Alberto Díaz Gutiérrez (14 eylül 1928-25 Mayıs 2001) olan ancak Alberto Korda olarak tanınan Kübalı fotoğrafçı deklanşöre dokunduğu o andan sonra geçen neredeyse yarım asırlık sürede Che’nin kendisinin önüne geçti. Demiryolu işçisi bir babanın oğlu olarak Havana’da dünyaya gelen Korda, fotoğrafçılığa başlamadan önce birçok işte çalıştı. Fotoğrafa başlama sebebinin “Kadınlarla tanışmak” olduğunu söyleyen Korda amacına ulaştı ve ilk evliliğini Kübalı model Natalia Menendez ile yaptı. Küba gazetesi Revolución için 1960 yılında fotoğrafçılık yaparken en ünlü fotoğrafını çekti.

Bir tesadüfün yarattığı ikon

CIA tertibi olduğundan şüphelenilen bir patlamada yüzden fazla Kübalı’nın ölümünün ardından düzenlenen cenaze töreninde Alberto Corda objektifini Başkan Fidel Castro’ya, ardından cenazeye katılan ünlü konuklara, Simone de Beauvoir ve Jean Paul Sartre’ye çeviriyordu. Devrimci hükümetin bir üyesi olan Ernesto Che Guevara’yı ise kalabalığın arasında yalnızca iki kez görüntüleyebildi. Bu iki fotoğrafın birinde Che’nin kararlı ve sert bakışları sanki uzaklara dalmış gibiydi. Fotoğraf, ertesi günkü gazete haberinde kullanılmadı, ama tüm dünya üzerinde dolaşmak üzere önce Corda’nın odasında, ardından İtalya’dan gelerek Corda’yı da ziyaret eden Küba devrimi hayranı, varlıklı bir aydın ve yayınevi sahibi olan Gian-Giacomo Feltrinelli’nin koleksiyonunda yer aldı. İtalyan yayıncı Feltrinelli, 1967’de Bolivya’ya yaptığı bir başka ziyaretin ardından CIA faaliyetlerinin Bolivya’da arttığını ve Che Guevara’nın da yakalanacağını anlayarak, muhtemelen bu tehlikeye dikkat çekmek için İtalya’ya döndüğünde elindeki resimden baskıları kullanarak posterler yaptı ve İtalya’da binlerce panoyu bunlarla donattı.

Che’nin sonunu hazırladı

Aslında tam da bu görünürlük hali Che’nin sonunu hazırlıyordu. Sergi üzerine yapılan tartışmalara katılan tasarım tarihçisi David Crowley’e göre Che, kendi imajının kurbanı oldu. “Yüzünün tanınırlığı onu çatışmada ele verdi ve devrimin yüzünü ölü göstermek isteyen ABD tarafından ölüme mahkûm edildi”. Che, 1967 yılının Ekim ayında CIA destekli Bolivya ordusu tarafından yakalanarak öldürüldüğünde ünü çoktan Latin Amerika’yı aşıp tüm dünyaya yayılmıştı. CIA ajanı Felix Rodriguez, Guevara’yı tutsak edildiği odada infaz edecek olan çavuş Mario Teran’ı uyarıyordu: “Sakın yüzüne ateş etme. Boynundan aşağısına nişan alacaksın!” Hem Che Guevara’nın çatışma sırasında yaralandığı süsü verilecek, hem de o yüzün ikon haline gelmiş görüntüleri yerine, dünyanın hafızasına ölü bir yüz kazınacaktı. Planlanan yapıldı. Ölümünden sonra Che Guevara’nın yüzü; gözleri açık, avurtları çökmüş, saçları sakallarına karışmış şekilde tüm dünyaya gösterildi, ama yine de akıllarda bu resim değil, Che’nin fotoğrafçı Alberto Korda tarafından bir cenaze töreni sırasında çekilen “Kahraman Gerilla” portresi kaldı.

Korda bir tek telif davası açtı

Bu fotoğraf sahibine sorulmaksızın sayısız defa yayımlansa da Korda bir Küba Pesosu bile kazanmadı. Fakat en sonunda 2000 yılında izin almadan fotoğraf kullanan bir votka firmasına dava açtı. Davanın nedenini, “Che’nin uğrunda öldüğü görüşleri destekleyen biri olarak, bu fotoğrafın onun anısını yaşatmaya ve dünyadaki sosyal adaleti sağlamaya çalışanların kullanmasına karşı değilim, fakat alkol gibi ticari nesnelerin reklamını yapmak için Che’nin şöhretini kullananların kategorik olarak karşısındayım” diye açıklayan Korda, “Eğer Che yaşasaydı o da aynısını yapardı” diyerek kazandığı 50.000 doları Küba Sağlık Sistemi’ne bağışladı. Korda, devrimden sonra 10 yıl boyunca Fideal Castro’nun kişisel fotoğrafçılığını yaptı. 2001 yılında Paris’te kalp krizi sonucu öldü.

Haber-Kamera: Güneş Doğan

Ben ve ötekini buluşturan sınırlar

Yelda Ülker “Evrimin uzun süreci boyunca insanlık, birey – toplum ilişkilerinden toprak mülkiyetine ve fiziksel mülkiyete kadar uzanan son derece karmaşık bir dizi bölgesel davranış geliştirmiştir. ‘Gerilimli Sınırlar’, tanımlanarak sahip çıkılmış bölgenin, buyurgan bir yanı olup olmadığını sorgulamaktadır.” Küratör Aura Seikkula, santralistanbul’da geçtiğimiz ayın sonunda açılan sergiyi bu sözlerle tanımlıyor. Gerimli Sınırlar, Finli beş sanatçının … Devamını oku

Türk fotoğrafçısı dünya vitrinine çıkma konusunda neden başarısız?

Alman coğrafya dergisi GEO’nun fotoğrafçıları “Gezegenin Binbir Yüzü” sergisinde dünyayı anlatıyor. Bu dünyada Türkiye yok. santralistanbul’da açılan fotoğraf sergisinin ortak küratörü Orhan Cem Çetin, bügüne kadar pek çok fotoğrafçı yetiştiren, fotoğraf konusunda Türkiye’nin önde gelen akademisyenlerinden. Çetin’le bu sergi ve Türkiye’deki belgesel fotoğrafçıların neden dünyaya açılamadığı üzerine konuştuk. Yelda Ülker santralistanbul, “Gezegenin Binbir Yüzü” başlıklı … Devamını oku

“Casablanca” konulu takı sergisi 22 Mayıs’ta başlıyor

Sendy Leon Aslında her biri bambaşka şeylerle ilgilenenen üç sanatçı, sanata olan tutkuları sayesinde bir araya geldi. Servisîmin Cömert Birced, 27 yıl profesyonel yöneticilik yaptı, şimdi ise KAGİDER’in (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği) yönetim kurulunda gönüllü olarak görev yapıyor. Beki Leon ressam, Sara Benun ise antikacı… Sergilenen takıların tasarımına sinema tarihinin en önemli ve en ünlü … Devamını oku

Bir ‘Gâvur Mahallesi’nden artakalan…

Duygu Ertürk Bize öğretilendir; destansı bir tarihin çocuklarıyız biz… Malazgirt’len Viyana kapılarına kadar tarih yazan, dünyanın dört bir yanında şahlanan bir milletin torunları… Peki kitaplarda ezberletilenden öte yaşanmışlıklar, yıllardır gözlerden, dimağlardan uzak tutulanlar? … Bir gazeteci; Müjgan Arpat farketmiş bu tarihi gerçeklikleri. Diyarbakır Hançepek’te tamamladığı bin 300 fotoğraflık çalışması ‘Gavur Mahallesi/ Kalanlar Gelenler’le de Türkiye’nin … Devamını oku

Josef Koudelka’yı tanımak

Belkıs Yağız) Sanırım, Ermeni asıllı olan Güler kadar profesyonel ve cesur fotoğrafçı da olamamıştır Koudelka, bir “Çek” olarak Çekoslavakya’da, çoğunluk olduğu halde. Koudelka’nın cesareti, objektife yansıyan fotoğraf karelerindedir, “kurgusuz” ve yalın, ama gene de sanatsal… Her bir öğenin, karenin içindeki yeri, duruşu ve fonksiyonunu daha çekerken, oluşa müdahale etmeden o hengamede kurgulamış olmak sanatın kendisi … Devamını oku

Mezardaki cerrahlar

Bir ameliyatta kullanacağı aletleri hazırlarken, ertesi gün ameliyat olacak hasta geliyor yanına. Aletleri göstererek;
“Bunlarla mı ameliyat olacağım ben” diye soruyor.
O dönmede henüz uzmanlık eğitimi görmekte olan, Prof. Dr. Erdoğan Yalav
“Beğenmedin mi” karşılığını veriyor. Hasta,
“Ben bu aletlerin aynısını mezarlardan çıkartıyorum da, ondan şaşırdım” karşılığını veriyor.

Bugün 78 yaşındaki Erdoğan Yalav’ın, antik cerrahi aletleriyle tanışması 1955 yılındaki bu olayla gerçekleşiyor. “Köylü farkındaydı, nerden öğrenmişti bilmiyorum ama bizde, arkeoloji müzeleri çevresinde bile bu aletlerin ne olduğunu bilen yoktu” diyor deneyimli cerrah. Yalav’ın bu aletleri tanımasına, bir başka cerrah, 1907 yılında bu konudaki tek kaynağı kaleme alan John Stewart Milne, Surgıcal Instruments In Greek And Roman Tımes (Yunan ve Roma Devirlerinde Cerrahi Aletler) eseriyle yardımcı oluyor.

Prof. Dr. Erdoğan Yalav, o tarihten bugüne antik dünyanın kullandığı tıp aletlerini topluyor. Türkiye’nin bu konuda belki de en büyük ve özgün koleksiyonuna sahip. Kulak sondalarından, ilaç ölçeklerine, cerrahi aletlerden bakım setlerine yüzlerce buluntu var bu koleksiyonda. Yalav, Kültür Bakanlığı’na tarafından verilen koleksiyoner belgesine sahip. Eserlerin hepsi müze uzmanlarınca kayda alınıyor.

İşte bu özgün koleksiyon, ilk kez, Yalav’ın mensubu olduğu Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nin sanat galerisinde görücüye çıktı. “Tanrısal Gücün Elçileri: Antik Çağ’da Tıp Aletleri Sergisi”, Tunç Devri ve Roma Dönemi’ne ait 200’ün üzerinde eseri kapsıyor.

Sergi, İstanbul Nişantaşı’ndaki hastanenin sergi salonunda, pazar günü hariç 11:00-19:00 saatleri arasında, 30 Mayıs’a kadar görülebilir.

Sebu Akman-Haldun Ülkü