Hayat karartan Toz

“Zincirin bir ucunda çağın popüler giysisi blue jean ve ünlü markalar, diğer ucunda tozlu kayıtsız atölyelerde ölümcül bir hastalığa yakalanmış hasta ciğerli insanların bedenleri duruyor. Taşlanan kotlar daha pahalı satılırken ciğerlere yapışan tozlarla işçinin hayatı sönüyor. Çok kısa bir süre içinde.” Bu cümleler, aslında çoğu insanın “blue jean” giyerken hiç bilmediği bir sorunu anlatıyor. Petra Holzer, Selçuk Erzurumlu ve Ethem Özgüven’in yönetmenliğini yaptığı Tozisimli belgesel ise bu cümlelerle sorunu gözler önüne seriyor.

Toz, kot kumlayan işçilerin yaşadıkları sıkıntıların yanısıra yakalandıkları sirkozis hastalığının hayatlarını nasıl ölümle kapladığını anlatıyor. Belgeselin yönetmenlerinden Ethem Özgüven, Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi’nin bir belgesel isteğinde bulunduğunu, fakat o zamana kadar işçilerin sıkıntılarını hiç bilmediklerini söylüyor. Hazırladıkları belgeselle ve komitenin de çabalarıyla Türkiye’de uygulanan kot kumlama sisteminin Sağlık Bakanlığı tarafından kısa bir süre önce yasaklandığını hatırlatan Özgüven, “Uygulanan sistem ucuz maliyetli ve hızlı olduğu için tercih ediliyordu, ama artık insanların hayatları üzerinden edinilen kâr sona ermiş olacak” diyor.

Çekimleri yaklaşık bir sene süren belgesel, 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 17 Nisan Cumartesi saat16.00’daPera Müzesisinema salonunda izleyicileriyle buluşacak. Yukarıdaki ekrana tıklayarak filmden kısa bir bölüm izleyebilirsiniz.

Devlet kapısında şahitli silikozis ispatı

Kot taşlama atölyelerinde çalışan, akciğerlerine dolan kum nedeniyle tedavisi olmayan slikozis hastalığına yakalanan işçilerin haklı mücadelesi bir yıla yakın bir süredir devam ediyor. Merdiven altı atölyelerde, havalandırması bile olmayan küçücük odalarda, gerekli maskeleri olmadan, eskimiş görüntüsü vermek için basınçlı kumla çalışan kot taşlama işçileri, yakalandıkları hastalık nedeniyle çalışma hayatına son vermek zorunda kalıyor. Çoğu sigortasız … Devamını oku

Bu ölümlerde bir “jean”lik var!

Değişmeyen bir kader halini almış yoksulluklarının değil ama en azından açlıklarının çaresiydi. İki göz odadan ibaret evlerinin kirasıydı. Ele geçen para üç otuz bir şeydi ama köyde bıraktıkları ailelerinin ekmek parasıydı. Yüzlerce kilometre ötedeki köylerden gelen binlerce işçi gelip geçti aynı tezgâhtan. Ne kadar işçisi olduysa o kadar da hastası oldu bu işin. Hemen hepimizin … Devamını oku