TUS sınavına giren mağdur hekimler adına

Mustafa Aydınol Ben 12.12.2010 tarihinde ÖSYM tarafından yapılan Tıpta Uzmanlık Eğitimine Giriş Sınavı’na (TUS) giren bir hekimim. Sınavın soruları ile cevap anahtarının resmi olarak açıklandığı 14.12.2010 tarihinde hekim hocalarımız tarafından yapılan değerlendirmelerde her sınavda olabileceği gibi ancak biraz fazla sayıda (tam 9 tane soru) kesin hatalı olarak değerlendirildi. Biz de bu durumda ÖSYM’ye itiraz ederek … Devamını oku

TÜBİTAK Başkanı Sayın Prof. Dr. Nüket Yetiş’e Açık Mektup

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Nesin’in TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş’e 7 Haziran 2010 tarihinde yazdığı açık mektubun tam metnini yayınlıyoruz. Sayın Prof. Dr. Nüket Yetiş, Sorumlusu olduğunuz TÜBİTAK’tan şikâyetçiyim. Sadece ben değil, matematikçi ya da değil, tanıdığım herkes şikâyetçi. Ben kendi dertlerimi size anlatmak istiyorum. Eğer isterseniz diğerlerinin dertlerini kendilerine sorup … Devamını oku

Bilgi Üniversitesi’nden İsrail bildirisi

İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanları İsrail’e “Artık yeter” diyor. 31 Mayıs 2010 tarihinde, uzun zamandır İsrail’in ablukası nedeniyle trajik koşullarda yaşayan Gazze-Filistin halkına insani yardım malzemeleri taşıyan gemiler, uluslararası sularda İsrail Ordusu tarafından saldırıya uğramış ve İsrail askerleri bu saldırıda silahsız dokuz sivili katletmiş, onlarcasını yaralamış, gemilere el koymuş ve yüzlerce gemi yolcusunu gözaltına almışlardır. Biz, … Devamını oku

Bir gecede nasıl terörist oldum

Tutuklanıp bir deliğe tıkıldığında, yaşam kalitesi olarak elinizde ne varsa alınıyor, bu yaşınıza kadar sürdürdüğünüz aralıksız eğitim ve çalışma sürecinizin size sağladığı alışkın olduğunuz sayfa ve ayrıcalıklar yerini emir veren, çocukluğunuzda dahi duymamış olduğunuz “sen’’ hitaplarına bırakıyor ve alçakça suçlanıyorsunuz. Ama adliyedeki dosyanızda gizlilik kararı olduğu için “ne ile suçlandığınızı’’ dahi bilmiyorsunuz. Ancak suçlu kabul … Devamını oku

Balcalı’da iki hücre

Taylan Tanay* Balcalı’da iki hücre. İki kardeş hücre yan yana. Biri hasta koğuşu, biri morg. Biri hayat, biri ölüm. Hayat ve ölüm arasında iki adım var sadece. Ve şimdi Balcalı’nın ölüme en yakın o hücresinde atıyor kalbimiz. Kalbimiz tutsak şimdi. Her gün bir sonraki hücreye götürmek için yokluyorlar onu. Sabırsızlar. Çok ve kalabalıklar. Her gün … Devamını oku

Kimse var mı orada?

İSMEK gazetecilik öğrencisi Ali Haydar Bilgin, Sabah ATV grevinin 104’üncü gününde İstanbul-Beşiktaş Barbaros bulvarı üzerinde bulunan Sabah binası önündeki grev gözcüsü Ender Ergün’le bir söyleşi gerçekleştirdi.Ali Haydar Bilgin -İyi günler isminizi ve burada neden bulunduğunuzu öğrenebilir miyim? Ender Ergün: 36 yaşındayım. Grafikerim,1995 yılından Sabah grubunda işe başlamıştım. Dergilerde çalışıyordum sonra değişik yerlere transfer oldum. En … Devamını oku

Sizce adalet tecelli etti mi?

İzmir’de 25.11.2007 tarihinde arkadaşlarıyla bir eğlence programından dönerken, polisin selektör şeklindeki “dur” ihtarını duymadığından polis tarafından öldürülen 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Baran Tursun’un babasıyım. Oğlumuzu öldüren polise verilen 2 yıl 1 aylık ceza, adalete ve hakkaniyette dayalı bir ceza değildir. Her ne kadar yasal itiraz haklarımı kullansam bile, ağır bir adaletsizliğe uğradığımı biliyorum ve acısını … Devamını oku

Açık Hava Paramparça

Teoman dün gece Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’ndeydi. Gerçi sahnede azınlık olan taraftaydı. Çünkü arkasında, iki gün öncesine kadar birlikte hiç çalmadığı 50 kişilik bir müzisyen grubu vardı. Aslında Teoman çalmadı da; sadece söyledi. Kendisi de dahil olmak üzere 51 müzisyen, “solist”in parçalarını seslendirdi.

Teoman’ın, İstanbul Senfoni Orkestrası ve Borusan Filarmoni Orkestrası müzisyenlerinden oluşan 50 kişilik toplulukla yaptığı şey, sanırım Türkiye’de bir ilk. Daha önce de bu türde performanslara tanık olmuştuk. Örneğin Bulutsuzluk Özlemi ve Şebnem Ferah parçalarını filarmonik düzende seslendirmişti. Ancak bu performanslarda klasik müzikçilere rockçılar da, gitarları, basları ve davullarıyla eşlik etmişlerdi. Teoman aynı şeyi yapmadı; kendini bir solist olarak klasik müzikçilere emanet etti.

Gelgelelim, bu teslimiyete pek de hazır gözükmedi Teoman. Nota şaşmayan filarmoni orkestrası, parçaya kimi zaman geç, kimi zaman erken giren, hatta Gönülçelen’de olduğu gibi, orkestranın şarkının neresinde olduğunu anlayabilmek için susmak zorunda kalan solistlerinden daha tutarlıydı. Teoman’a, Teoman’dan daha hazır vaziyetteydi yani.

Smokin provası

Ama belki de konserin en iyi tarafı da bu küçük tökezlemelerdi. Teoman’ın zaman zaman gırtlağına abanması haricinde, çalınan şeyin aslında rock olduğunu da bu küçük aksaklar hatırlattı. Ki solisti dinlemeye gelen ve sayısı 5 binin üzerinde olduğu söylenen dinleyicinin de bunlardan rahatsız olduğunu sanmıyorum. (Bu arada, Açık Hava’nın normal oturma kapasitesi 4 bin kişi.)

Teoman da dinleyiciden önce durumun farkındaydı zaten. Orkestra prova yaparken kendisinin ceket provasında olduğunu söyledi, iki kez. Hatta bir ara, kendi performansı yüzünden orkestradan beş altı kişinin o gece intihar edebileceğini de belirtti. Dün gecenin Teoman adına kaybı, bu performansın CD ya da DVD kaydı olarak piyasaya sürülemeyecek olması olabilir.

Yine de, filarmoniye eşlik eden bir iki rock enstrümanın olması, ya da sadece Teoman’ın bile, birkaç parçada olsun sahneye gitarla çıkması, izleyicinin aldığı keyfi katmerleyebilirdi.

Teoman, rock enstrümanlarının eksikliğini, sürpriz olmayacağı üzere, fiziksel performansıyla giderdi. Belli ki o da özenmiş, bu kez daha “efendi” çıkmak istemişti sahneye. Ama rockçı adam, öyle terzi provasında durduğu gibi duramazdı. Daha ilk şarkıda, smokininin düğmesini kopardı. Ona alışık seyirci de daha fazlasını talep etti elbette.

Erkek sesiyle asla!

Giderek daha az giyinik olacağını uman seyirciler, Teoman’ın her bir soyunuşunu, smokinini çıkarışını, kollarını sıvayışını tezahüratla karşıladı. Araya erkek seslerinin girişi, ama daha ziyade arkasındaki orkestra, bu ritüeli kısıtladı. (Şarkı isteğinde bulunan erkek dinleyicilere, erkek sesinden nefret ettiğini, birkaç defa söylemek durumunda kaldı.) Ve konseri, papyonu, pantalonu ve yeleğiyle tamamladı.

Velhasıl kendileri adına sıra dışı bir gece yaşayan filarmoni orkestrası da, Teoman’ın kendine gem vurmasından çok mutlu olmadı. Öyle ya, kendi konserlerinde soyunmalarını talep eden bir izleyici olmamıştı hiç. Tıpkı daha önce, parça aralarında sandalyesinin altındaki kadehe uzanıp, demlenme molası isteyen bir solistleri olmadığı gibi.

Dinleyicinin mutluluğu konser sonunda tekrar çalınan Paramparça’ya yansıdı. Açık Hava ayağa kalktı. Ve hep birlikte Teoman’ın bar taburesindeki doğum gününü kutladı.

(Finaldeki “Paramparça”yı izlemek için video kamera ikonuna tıklayın)

Haber ve video:Gökhan Tan