Vakıf üniversiteleri başarısız ders için öğrenciden ek ücret alabilir mi?

Yargıtay'ın üniversitelerde ikinci kez alınan dersten ücret talep edilemeyeceği yönündeki kararı üniversiteler ve hukukçular arasında tartışma yarattı

'Berkin için, hep birlikte'

İstanbul Bilgi Üniversitesi öğrencileri, 269 gündür verdiği yaşam mücadelesini bu sabah kaybeden Berkin Elvan (15) için eylem yaptı. Üniversitedeki öğretim ve idari kadrosundan da katılımın görüldüğü eylemde yüzlerce öğrenci, Santral yerleşkesinde saat 14:30’da toplanarak sloganlar eşliğinde yürüdü.

Yarın (12 Mart) saat 12.00'de Okmeydanı Cemevi'nde düzenlenecek cenaze törenine birlikte katılma kararı alan öğrenciler, bunun için Santral ve Kuştepe yerleşkelerinde toplanacaklarını ve saat 11.00'de yürüyüşe geçeceklerini duyurdu. Öğrenciler, Santral yerleşkesinde açılacak yeni eğitim binasına Berkin Elvan’ın adının verilmesini de önerdi.

Berkin Elvan, 15 Haziran 2013 akşamı polisin Gezi Parkı’na girmesi sonrasında İstanbul Okmeydanı’nda devam eden protestolarda yakın mesafeden gaz fişeğiyle vurulmuştu. Aynı gün (16 Haziran) yoğun bakıma kaldırıldı. Bu süre içinde sağlık durumunda düzelme gözlemlenmeyen Berkin 269 gün boyunca uyutuldu; 15. yaşına hastanede girdi.

Berkin’in ağırlığının 45’ten 16 kiloya kadar düştüğü ve hayatını yaşam destek ünitesine bağlı olarak sürdürdüğü dün Elvan ailesinin avukatı Evrim Deniz Karatana tarafından duyurulmuştu. Bu açıklamanın ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Berkin’in yaralanmasının 268. gününde Elvan ailesini aramış ve “geçmiş olsun” dileklerini iletmişti.
Avukat Karatana’nın çağrısı üzerine onlarca kişi dünden beri, Berkin’in bulunduğu Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin önünde destek için bekliyordu.

Berkin’in ölüm haberi ise bu sabah saat 07.00’de ailesi tarafından duyuruldu.

Berkin Elvan’ın yaralanmasıyla ilgili soruşturmada ise yol alınabilmiş değil. Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre Şubat ayında ifadesine başvurulan yedi çevik kuvvet polisi de, gaz tüfeği kullanmadıkları ya da Berkin’in yaralandığı gün Okmeydanı’nda görev yapıp yapmadıklarını hatırlamadıkları yönünde konuştu.

'Kızlı erkekli' sabahladılar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı öğrenci evleri ile ilgili tartışmaların baskıcı bir denetim politikasına dönmesine karşı eylemler sürüyor. Türkiye’deki birçok üniversitede protesto gösterileri yapan Öğrenci Kolektifleri üyeleri dün de İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi’nin Fındıklı kampusunda “kızlı erkekli sabahlama” eylemi yaptı. Çeşitli üniversitelerden yaklaşık 500 öğrencinin katıldığı ve bazı sanatçıların da destek verdiği eylemde kadın ve erkek birlikteliğinin sadece cinsellikten ibaret olmadığına dikkat çekildi.

'Hedef dindar gençlik'

Öğrenci Kolektifleri adına yapılan açıklamada AKP’nin gençliğe adeta savaş açtığı belirtilerek, iktidarın çizdiği sınırlar içerisinde yaşamaya zorlanan dindar bir gençlik profili için çalışıldığı söylendi. Cinsiyetçi söylemler üzerinden yürütülen politikaların daha çok kadın öğrencileri hedef aldığı belirtilen açıklamada, “Başbakan, Gezi direnişleri sırasında ‘yoldan çıkmış gençler’ diye nitelediği bizleri kendini yoluna sokmaya çalışıyor. AKP hükümetinin cinsiyetçi, kadın düşmanı politikalarına zaten yıllardır şahit olmaktayız. Biz burada bu etkinliği yaparak hükümetin politikalarına boyun eğmeyeceğimizi göstermek istiyoruz. Biz kadınla erkeğin bir araya gelince yapacakları tek şeyin cinsel birliktelik ya da terör eylemi olmadığı gerçeğini bu gece gösteriyoruz” denildi.

'Kadın bedeni üzerinden siyaset'

Gece boyunca konuyla ilgili birçok öğrencinin görüşünü alan HaberVs’ye konuşan, İstanbul Üniversitesi yüksek lisans öğrencisi bir kadın, erkek arkadaşıyla yaşadığı için büyük endişeler yaşadığını belirterek: “Bir baskından sonra ailelerimizi aradıklarında erkek arkadaşımın hayatında çok bir değişiklik olmayacak ama benim hayatım daha bir baskılı ve kısıtlamalı hale gelecek. Kadınların bedeni üstünden oynanan oyunlardan biridir bu. Üniversite gençliğine Gezi sonrası yapılan baskılar her geçen gün artıyor” dedi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümü öğrencisi başka bir genç ise bu tip söylemlerin AKP için sıradanlaştığını ifade ederek, “Özel yaşama müdahale ve kadın bedeni üzerinden siyaset yapmak AKP’nin önceki politikalarından çok farklı bir durum değil. Kürtaj yasağı, içki yasağı, 3 çocuk yapın telkinleri ve şimdi de kızlı – erkekli yaşama polemiği. Aslında biraz ironik bir şekilde, kendimizi ihbar edermişçesine gerçekleştiriyoruz bu eylemi. Biz öğrencilerin yaşam alanı olan kampüslerde ve evlerimizde söz söyleme hakkı bizimdir” diye konuştu.

Geceye katılan Avukat Can Atalay da gece polisinveya başka bir kamu görevlesinin “kızlı erkekli kalıyor musunuz” sorusuyla kapıyı çalması durumunda kesinlikle açılmamasını tavsiye ederek, “Gelenlere, çok istiyorlarsa kapıyı kırmalarını söyleyin ki herkesin niyeti belli olsun” dedi.

Kızlı erkekli sabahlama eyleminde kampusun bir tarafında konser, tiyatro, film gösterimi, dans gibi çeşitli etkinlikler yapılırken diğer taraflarında ise evden tüp getirip makarna yapan ve kitapları ile ders çalışan öğrenciler dikkat çekti. Gezi direnişine şarkılarıyla destek veren çeşitli şarkıcı ve grupların da katıldığı eylemde Başbakan Erdoğan, Egemen Bağış, Suat Kılıç, Kadir Topbaş ve Melih Gökçek’in fotoğraflarının yerleştirildiği dart tahtası ise gecenin en ilgi gören bölümüydü.

Bilim mi ticaret mi?

Profesör Serdar Değirmencioğlu, Doğuş Üniversitesi’nde Psikoloji Bölüm Başkanı olarak göreve başlamasından 40 gün sonra, geçen Ekim ayı sonunda işten atıldı. Üniversite yönetiminin iddiasına göre Değirmencioğlu, “İki aylık deneme süresi” içinde performansından memnun kalınmadığı için işten çıkarıldı. Bu gerekçenin yapılan hukuksuzluğa bir kılıf olduğunu belirten Profesör Değirmencioğlu ise üniversite yönetiminin gerekli yeterlilikleri sağlamadan psikoloji bölümüne yüksek lisans öğrencisi alınmasına onay vermediği için işten atıldığını söyledi. Üniversite yönetimi ise iddialarla ilgili sorulara yanıt vermedi.

VİDEODA: Doğuş Üniversitesi’nde 4 Kasım’da Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu için yapılan eylem ve Türk Psikologlar Derneği Genel Başkanı Gökhan Malkoç‘un okuduğu basın açıklaması

Mevzuata aykırı program

Doğuş Üniversitesi’ndeki kriz, geçtiğimiz yaz Beykent Üniversitesi’nin okulu satın almasıyla başladı. Sadece iki akademisyenin kaldığı bölümün başkanlığına, eğitim yılı başlamadan önce eğitim kalitesinin artırılacağı ve sorunların çözüleceği teminatıyla  Değirmencioğlu getirildi.

Üniversite yönetimi, bölümde lisans eğitimi için bile eksik olan akademisyen kadrosunu kurmaya çalışan Değirmencioğlu’na danışmadan, öğretim üyesi eksikliği nedeniyle öğrenci alınmaması gereken Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı’na öğrenci alma kararı aldı.

Değirmencioğlu programın açılması için gerekli olan öğretim elemanı bulunmadığını söyleyerek karara itiraz etti. Yüksek lisans eğitimi verilebilmesi için klinik psikoloji alanında uzman en üz üç öğretim üyesi bulunması gerekirken Doğuş Üniversitesi’nde sadece bir kişinin olduğunu söyleyen Değirmencioğlu’na akademisyen eksiğinin giderileceği söylenerek programı açması istendi. Ancak Rektör Ahmet Nuri Ceranoğlu’nun bu eksikliği, klinik psikolog ile değil psikiyatr ile doldurmaya kalktığı ortaya çıktı.

Öncelik eğitim değil para

Açılacak yüksek lisans programına yüksek paralar ile çok sayıda öğrenci alınacağının hesaplandığını belirten Değirmencioğlu HaberVs’nin sorularını şöyle cevapladı:

“Mütevelli Heyeti’nin mevzuattaki gereklilikleri yerine getirmeden programa öğrenci alma isteğine Rektör Ceranoğlu hiçbir şekilde itiraz etmemişti. Programa öğrenci alınması sanki üniversitenin en önemli gündem maddesi oldu. Rektör bizzat klinik psikolog bulunmasıyla uğraşmaya başladı. Bulmak zorundaydı çünkü patronlar programa öğrenci alınmasını, yani para kazanılmasını istiyordu. Ancak kimseyi bulamadılar.”

“Bunun üzerine psikiyatr ile çözüm yaratılmak istendi. Kimseye danışmadan bir psikiyatr için ilan verildi. Almak istedikleri kişiyle ne bölüm başkanı olarak ben, ne de bölümden kimse herhangi bir görüşme yapmamışken bu kişinin başvurusunu işleme soktuklarını öğrendik. Bu acele patronların acelesi. Alınacak kişinin klinik psikolog olup olmadığı önemli değil; üniversiteye para kazandırıp kazandırmayacağı önemli. Bölüme alınacak psikiyatrın iş başvurusunun işleme sokulduğu 24 Ekim günü ben işten çıkarıldım.”

İşten atılmasının gerçek nedeninin eğitimin giderek daha da ticarileşmesi ve neoliberal ekonomi politikalarına teslim edilmesi olduğunu belirten Değirmencioğlu, “Sadece kâr odaklı hareket eden özel üniversitelerde artık sadece daha çok para kazandıracak yollar deneniyor. Psikoloji Bölümü’ne yapılan baskı, mevzuata aykırı olarak yüksek lisans programına öğrenci alma girişimi de tamamen bu anlayışla ilgili. Eğitimin niteliği, akademisyenin yeterliliğiyle ilgili sağlam bir bakış açısı yok. Bu nedenle de akademik kadrolar üzerinde giderek daha çok baskı kuruluyor. Sadece daha çok para kazandırması isteniyor. Bunu yerine getirmek istemeyenleri ya da yerine getiremeyenleri de işsiz bırakıyorlar. İş güvencesi olmayan, korku düzeninin baskın geldiği akademik ortamlarda haftada otuz beş saat ders yapmak zorunda bırakılan akademisyenlerin bilimsel üretim yapması neredeyse olanaksız” dedi.

Az insanla çok iş

Her ne kadar ana akım medyada haber olamasalar da son dönemde çeşitli özel üniversitelerdeki akademik kadrodaki çalışanların yaşadıkları hak ihlalleriyle ilgili eylemler yaptığını, çeşitli örgütlenmelere gittiğini anımsatan Değirmencioğlu, “Özel üniversiteler, bir gider kapısı olarak gördükleri akademik kadroyu dar tutarak az insanla çok iş yaptırmaya çalışıyor. Bunun son örneğini bizzat kendim yaşadım. Olmayan bir akademik kadroyla yüksek lisans programı açmaya çalışan bir üniversite var. Hem de olabildiğince çok öğrenciyi hiçbir sınırlamaya tabi tutmadan programa kabul eden bir üniversite. Bunun anlamı, lisans öğrencilerine ‘Seni adam yerine koymuyorum’ ya da ‘benim için öğrenci değil müşterisin’ demektir. Piyasanın her şeyi belirlediği anlayışın en yaygın olarak kullanıldığı alanlar ise özel üniversitelerdir. O yüzden bu üniversitelerde kaçınılmaz olarak eğitim ya da kalitesi değil sadece para konuşuluyor” diye konuştu.

Performans yetersiz ama ders verebilir

İki aylık deneme süresi içinde “memnun kalınmadığı” gerekçesiyle, eğitim yılı başladıktan sonra işten çıkarılmış olmasına rağmen yönetimin saat ücreti karşılığında ders verme teklifinde bulunduğunu söyleyen Değirmencioğlu’nun dersleri boş geçiyor. Öğrencileri, hocalarının haksız biçimde işine son verilmesini protesto etmek ve Değirmencioğlu’na destek vermek için Doğuş Üniversitesi’nin Kadıköy Acıbadem kampusunda eylemler de yaptı. Öğrenciler yolu trafiğe kapatırken, sınıfta yapılamayan ders eylem alanında yapıldı. Öğrenciler adına yapılan açıklamada, Psikoloji Bölümü’nün 11 kişilik kadrosundan baskılar nedeni ile geriye sadece iki akademisyenin kaldığı, yeni işe başlayan üç kişiden biri olan Serdar M. Değirmencioğlu’nun işten çıkarılması ile kadronun yine eksilmeye başladığı belirtildi. Bölüm kadrosu zayıflatılırken, diğer yandan bölüme psikiyatr alınmak istendiği vurgulandı. Üniversitelerin ticarethane, öğrencilerin de müşteri olmadığını belirten öğrenciler bölüm üzerindeki baskılara son verilmesini ve Değirmencioğlu’nun işe iade edilmesini talep eti.