Cihan yahut adalet

Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül’e (24) “Puşi davası” olarak da bilinen davada 11 yıl 3 ay hüküm verilmesi, İstiklal Caddesi’nde gerçekleşen geniş katılımlı yürüyüş eylemiyle protesto edildi.

Kırmızıgül, 20 Şubat 2010’da İstanbul Çağlayan’da boş bir markete düzenlenen molotof kokteyli saldırısına katıldığı gerekçesiyle, bir durakta otobüs beklerken gözaltına alınmış, delil yetersizliği ve polislerin çelişkili ifadelerine rağmen tutuklanmıştı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 25 ay tutuklu devam eden yargılasımanın ardından 23 Mart’ta alınan ara kararla tahliye edilmişti. 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hükmü, Yargıtay’a intikal edecek.

İstiklal Caddesi’nde kararı protesto edenler, HaberVs mikrofonlarına konuştu. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Mehmet Karlı karar için “Yargı Cihan Kırmızıgül’le değil hukukla, insan haklarıyla ve adaletle dalga geçti” diyordu.

 

Emek cephesinde yeni bir şey yok…

Emek cephesinde yeni bir şey yok…

İstanbul Beyoğlu'nda Serkildoryan binası ve Emek Sineması’nı içine alan “yenileme” projesinin sahibi Kamer İnşaat, 6 Nisan'da Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) bir basın toplantısına davet etmiş ancak dernek, kendileriyle görüşülmediği gerekçesi ile bu toplantıya iştirak etmemişti.

Toplantıya katılan az sayıda gazeteci, Kamer'in sinemayı aynı yerde inşa edilecek AVM'nin 4. katına taşıyarak “koruma” kararının değişmediğini, firmanın yeni bir şey söylediğini yazmıştı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın “Kamuoyunu ikna edin” talebinin ardından “ikna” turlarına çıkan firmanın ilk girişimi de başarısız olmuştu.

Sinemacılar cevaplarını 15 Nisan'da yine Emek'in önünde verdi: Bu protesto için hazırlanan “Fetih Beyoğlu : Grand Pera 3D” filminin biletlerini yırtarak “biz bu filmi izlemiyoruz” dediler.

Fetih Beyoğlu : Grand Pera 3D

Yönetmenlik
: ???? Kolektif olarak gerçekleştirilmiştir
Yapımcılar: Ahmet Misbah Demircan, Kadir Topbaş, Ertuğrul Günay
Senaryo: Levent Eyüboğlu (Fatih Kesgün'ün katkılarıyla Ahmet Misbah Demircan'ın aynı adlı hikayesinden uyarlama)
Kurgu: Anıtlar Kurulu
Ses Tasarımı: ???
Sponsorlar: Sosyal Güvenlik Kurumu, Anıtlar Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Beyoğlu Belediyesi
Makyaj Ekibi (ya da danisma kurulu da olabilir, bilirkisiler sonucta): Dr. Suat Çakır (baş makyöz), Doç. Dr. Özlem Eren, Yard. Doç Dr. Ömer Şükrü Deniz
Yapım Şirketi: Kamer İnşaat
Dekor ve Işık: Demirören AVM
Moving Sorumlusu: Fatih Kesgün
Basınla İlişkiler: Yurdaer Erköse
Konuk Oyuncular: Bülent Eczacıbaşı, Engin Yiğitgil
Özel Efektler: Recep Tayyip Erdoğan

“Öğrenci muhalif olmamaya zorlanıyor”

Boğaziçi Üniversitesi’nde 14 Mart akşamı düzenlenen “Korku, Kontrol, Ceza” panelinde üniversitelerde yaşanan tutuklama süreci tartışıldı.

Moderatörlüğünü Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Yar. Doç. Dr. Vangelis Kechriotis’in yaptığı panelin konuşmacıları Gazeteci Pınar Öğünç, Avukat Deniz Gedik, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Zeynep Gambetti ve Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnsiyatifi’nden Ahmet Saymadı idi.

“Öğrenci daha radikal taleplerde de bulunabilir”

Ahmet Saymadı, tutuklu öğrencilerin yüzde 90’ının Kürt olduğunu ve BDP’de görev aldığını,  yüzde 10’luk kısmın ise sol örgütlere mensup öğrencilerden oluştuğunu söyledi: “Tutuklu öğrencilerin yüzde 90’ının Kürt olması bizi şaşırtmıyor. Ülkemizde yaşanan olaylara baktığımızda durum çok da anormal değil. Öğrencilerin, kadınların, Kürtlerin,  Alevilerin, işçilerin ortak bir mücadele ile kazandıkları yasal kazanımlar geri alınıyor. Tutuklanan bütün öğrencilerin iddianamesinde meşru eylemlere gitmek, politika yapmak, siyaset üretmek, muhalif olmak gibi gerekçeler var. Bence her zeminde her zaman için insanlar siyaset üretebilmeli, iktidara muhalif olabilmeli, hatta daha radikal talepleri de olabilmeli. Bunlar suç sayılmamalıdır. Baskı geçmişten günümüze kılıf değiştirdi. Eskiden tutuklamalarda, gözaltında kayıplar yaşanıyordu. Bugün belki o kadar kayıp yaşanmıyor ama yaptığımız birçok şey tutuklanma sebebi olarak değerlendiriliyor.”

“Öğrenci, muhalif olmamaya zorlanıyor”

Konuşmasına panelin ismini çok beğendiğini ve yaşanılan olayların ancak bu kadar iyi özetlenebileceğini söyleyerek başlayan Pınar Öğünç, yaşanan tutuklamaların, öğrenciler üzerindeki baskının yeni olmadığına, her dönem öğrencilerin üzerinde çok baskı olduğuna dikkat çekti: “Bu İttihat ve Terakki’yle başlayan bir süreçtir. O zaman da öğrenciler tutuklanır, öğretmenler tutuklanırdı. 60’larda, 70’lerde, 80’lerde, 90’larda durum hep aynıydı. Öğrencilerin düşünceleri, davranışları kontrol altında tutulmaya çalışılıyor, muhalif olmamaya zorlanılıyorlar” dedi.

Yeni Suçlar Yaratılıyor 

Artık insanların neden tutuklandığını, nelerin suç olduğunu da bilmediğimizi söyleyen Deniz Gedik yaşanan değişimi şöyle aktardı: “Eskiden afiş asmak bir suç değildi. Şimdilerde afiş asanlar tek tek fişlenip, daha sonra bulunup neden astıklarını soruyorlar. Hukuk bu bağlamda biraz boyut değiştirdi. AKP Hükûmeti tarafından hukuk bir baskı organı olarak kullanılıyor, terör marjinalizasyon aracı olarak görülüyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne katılan öğrenciler tespit ediliyor ve haklarında soruşturma başlatılıyor. Bu etkinliğe katılmak bir kadının en doğal hakkıdır, bu gösteriye katıldığına pişman olan arkadaşlarımız var.”

Haydarpaşa belki?

Taksim Meydanı düzenlemesi ve Gezi parkı, Haliç Metro Köprüsü, İnönü Stadyumu, Emek Sineması, Sirkeci ve Haydarpaşa garları,…

Devam eden ya da kısa süre sonra başlayacak olan tüm bu projelerin ortak bir yönü var: İstanbul’un ortak belleğini oluşturan, tarihi mekanlar. Ancak değişmesi yönünde karar verenler bu mirasın gerçek sahiplerine,  İstanbul halkına danışma ihtiyacı duymuyor.

Haydarpaşa Garı, limanı ve çevresini kapsayan değişim projesi 2003’ten beri tartışılıyordu. Bu bölgeyle ilgili koruma amaçlı nazım imar planı 25 Kasım 2011’de İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi tarafından kabul edildi. Bölgenin turizm, kültür ve ticaret alanına çevrilmesini amaçlayan bu plan Kadıköy Meydanı ve Harem Otogarı’nı da kapsıyor. Ve dönüştürülmesi planlanan bölgede sadece Haydarpaşa’nın kapladığı alan yaklaşık 330 bin metrekare. Toplamda 1 milyon metrekareye hükmedecek projenin göz bebeği ise kentin en eski ve en görünür binalarından Haydarpaşa Garı.

Peki Haydarpaşa Garı otel olacak mı? İBB Başkanı Kadir Topbaş bu konudaki endişeleri “yanıtlarken” bile yeterince açık davranmıyor. “Gara belki kısmen bir konaklama  fırsatı verebilecek şekilde bir fonksiyon düşünülüyor” diyor, proje kapsamında 30 bin metrekarenin turizm, kültür ve konaklamaya ayrıldığı “bilgisini” verirken.

Haydarpaşa hakkında söyleyecekleri olduğuna inananlar, sorulmayan fikirlerini dile getirmek isteyen İstanbullular,  7 Mart akşamı 18:00’de bir eylem daha gerçekleştirdi; Kadıköy’den gara yürüdü. Gar önünde onları, müzikleriyle seslerine güç veren Bulutsuzluk Özlemi, Algo Ritmo Perküsyon Grubu, Okay Temiz Ritm Atölyesi ve Bandista karşıladı.

Haydarpaşa belki otel mi olacak? Yoksa -bugüne kadar olduğu gibi- halkın rahatlıkla girip çıktığı, faydalandığı bir yer olarak mı kalacak?

HaberVs, mikrofonunu Haydarpaşa’nın “sahiplerine” uzattı.

Emek'i neden yıktırmıyoruz?

Sanatseverler ve aydınlar, Emek Sineması’nın yıkımını engellemek için tekrar örgütleniyor. İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nin, yıkımla ilgili geçtiğimiz yıl aldığı “yürütmeyi durdurma” kararını, bilirkişi raporunu gerekçe göstererek 1 Aralık’ta iptal etmesi üzerine bir dizi eylem planlanıyor.

İsyanbul Kültür ve Sanat Varyetesi tarafından duyurulan ilk eylem 24 Aralık’ta Taksim’de gerçekleşecek. Saat 16:00’da meydandan Emek Sineması’nın bulunduğu Yeşilçam Sokak’a yürünecek ve sinemanın önünde bir basın açıklaması yapılacak.

Çadırınızı, uyku tulumunuzu, battaniyenizi, çayınızı, kahvenizi ve isyanınızı alın, gelin!” diyerek tüm sanatseverleri Emek’i korumaya davet eden varteye, müzikle, sohbetle, sessiz sinema oyunuyla sabaha kadar devam edecek bir eyleme hazırlanıyor.

Beyoğlu’daki sinemanın yıkılarak, bir AVM’nin içinde tekrar inşa edilmesini öngören proje geçen yıl gündeme gelmiş, Emek Sineması’nı Yıktırmayalım Platfomu adı altında örgütlenen sanatseverler 19 Nisan 2010’da gerçekleştirdiği büyük eylemle projeye karşı çıkmıştı.  İstanbul 9. İdare Mahkemesi 12 Mayıs 2010’ta “uygulanması halinde telafisi güç ya da imkansız zarar doğuracak nitelikte olduğu” gerekçesiyle proje için yürütmeyi durdurulma kararı almıştı. Mahkeme, kendi aldığı kararı 1 Aralık'ta bozmuş oldu.

Emek Sineması’nın yıkılmasına neden karşı çıkılıyor? ve neden korunması gerekir?  HaberVs, sinema yazarları Tunca Arslan, Atilla Dorsay, Alin Taşçıyan ve Uğur Vardan’a bu soruyu yönetti. 

(SK/CS/GT)