Tesla’nın çağı başlıyor




Jennie Yabroff
Newsweek 15 Mart 2008

“Coffee and Cigarettes” filminde White Stripes grubunun üyeleri Jack ve Meg White’ın Sırp mucit Nikola Tesla’yı tartıştıkları bir sahne var. Bu sahnede bir cafede Jack’e ait olan 1950’lerin bilimkurgu filmlerinden fırlamış gibi gözüken Tesla Bobini’ne (yüksek voltajlı bir rezonans trafosu) bakarak Tesla hakkında konuşurlar. Genelde sessiz sakin bir karakter olan Jack, bu konu açılınca heyecanlanır ve eğer Tesla olmasaydı dünyanın çok farklı olacağını söyler: Radyo, televizyon, endüksiyon motoru, X-Ray teknolojisi, florasan ışığı gibi birçok şeyden haberdar olmayacağımızı iddia eder. Meg aynı fikirde olduğunu başını sallayarak belli eder ve ekler: “Tesla diye bir rock grubu da olmazdı.”

Nikola Tesla’nın, zamanında ünlü bir bilimadamı olması, ama şu an rakipleri Guglielmo Marconi ve Thomas Edison’un gölgesinde kalması son derece trajikomik bir durum. Aslında birçok ressam, yazar, müzisyen ve film yapımcısı için Tesla mükemmel bir ilham kaynağı.

Tesla, 1884’te New York’a geldi ve Edison’la birlikte alternatif akım motoru üzerinde çalışmaya başladı. Ama kurnaz Edison, doğru akım üzerine çalıştığından kendisine para ödemeyi reddedince onun yanından ayrıldı. Daha sonra, George Westinghouse’la alternatif akım enerji kaynakları üzerine çalıştı. Radyo için ilk patent başvurusunu yaptı, ayrıca uzaktan kumandalı robotlar ve kablosuz iletişim teknolojileri konusunda fikirler üretti. Yakışıklı ve etkileyici bir kişi olduğu için kısa sürede New York’un popüler simalarından biri oldu ve J.P. Morgan, Mark Twain ve John Muir ile yakınlaştı. Ne var ki, zamanla fikirleri marjinalleşti. Bu fikirlerin içinde Mars’la iletişim kurma iddiası ve savaşları bitirecek derecede etkili bir nükleer silah icadı vardı. 1943’te New Yorker Hotel’de hayata gözlerini yumduğunda cebinde beş parası yoktu.

Tesla’yı bu kadar etkileyici yapan şey sadece muhteşem icatları değil, aynı zamanda olağanüstü fikirlerinin piyasayı daha iyi bilen rakipleri tarafından kullanması ve onun hak ettiği prestiji, para odaklı kişilerin elde etmesidir. Tesla’nın idealist kişiliğine dair en güçlü ipuçlarından biri, Westinghouse’un aşırı miktarda harcama yapıp en sonunda iflas etmesini istemediği için kendisine verdiği 12 milyon dolarlık kontratı düşünmeden yırtıp atmasıdır. Bu antimateryalist özelliği Tesla’yı sanatçılara yakınlaştırırken hak ettiğini almasını da engellemişti. “The Invention of Everything Else” kitabının yazarı Samantha Hunt’a göre Tesla, kötü bir kapitalistti ve Amerikan tarihinde sadece iyi kapitalistlere saygı duyulurdu.

Ama Tesla geri dönüyor. Samantha Hunt, Paul Auster ve Douglas Rushkoff’ın Tesla hakkındaki kitaplarının yanısıra Thomas Pynchon’ın romanında da bahsi geçiyor. Geçen sene “Prestij” adlı filmde David Bowie tarafından canlandırıldı. Tesla Motor Şirketi tarafından üretilen bir elektrikli arabaya da Tesla Roadster adı verildi. Rushkoff’a göre Tesla’ya duyulan ilginin nedeni teknolojiyle daha yakın ilişkiler kurulması ve bu yakın ilişkilerin sonucu makinelerde aradığımız ruhu Tesla sayesinde bulmamız. Tesla’yı biraz olsun tanıyan herkesin hemfikir olduğu nokta Tesla’nın elektrikli bir kişilik olduğu gerçeğidir.
Çeviri: Dilek Gündüz
dgunduz@medyakronik.com

“Tesla’nın çağı başlıyor” üzerine 3 yorum

  1. Okullarda hep edison anlatılıyor oysa zamanın ötesindeki dahi Nikola Tesla imiş..Aç gözlü olmadığı için bugün adını bilen çok az kişi var.Dahilerin bütün özelliklerini üzerinde toplamış. Gerçek yerini umarım bulur.

Yorumlar kapalı.