Barack Obama, ırkçılıkla özdeşleşen ABD tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. Obama, “mevcut sistemin dışına çıkmadığı” konusunda eleştirilse de, bir siyahın bunca kanlı ve uzun süren bir yolculuk sonunda Beyaz Saray’a oturması azımsanabilecek bir başarı değil.
Bu başarı, geçen yüzyılın başında yaşanan Ermenil trajedisinin elden geldiğince görmezden gelindiği, Kürt sorunu etrafındaki polemiklerde, “Ya sev ya terk et” sloganının bizzat başbakan tarafından sıklıkla tekrarlandığı Türkiye için de manidar.
Siyasi tartışma düzeyinin yerlerde süründüğü bu dönemde PKK’nın uzantısı olmakla suçlanan DTP’nin, mevcut ana akım siyasetin içinden sıyrılarak bir başbakan çıkarıp çıkaramayacağını ya da Ermeni kökenli bir yurttaşın mevcut partilerden birinde ya da kendi kuracağı bir partide başbakanlığa giden merdivenleri tırmanabilme şansının ne olduğunu merak ettik. Ermeni, Kürt, Türk aydınlar, gazeteciler ve hukukçular da yanıtladı.
“Türkiye hayaletlerden korkuyor”
Markar Esayan (Gazeteci)
Tabii bunu hayal ediyoruz ama dediğim gibi sadece bir hayal düzeyinde bu. Amerika’yla Türkiye’yi karşılaştırmak pek çok açıdan mümkün ama bir çok açıdan da karşılaştırmak haksızlık olur. Bir Ermeni’nin ya da Kürt’ün yada başka bir etnik kimliğe mensup bir kişinin, etnik olarak değerlendirilmeden sadece eşit vatandaşların olduğu bir düzen Türkiye’de mutlaka kurulmalı. Ancak bundan sonra bu hayalin mümkün olması söz konusu olabilir. Türkiye henüz bu aşamanın içinde.
Çok da karamsar bakmamak lazım fakat iyimser olacak da değilim. Özellikle son zamanlar da Türkiye’de son derece ataerkil bir şiddet var. Bu nasıl mümkün olacak? Türkiye, tarihsel bagajında biriktirdiği sorunlarıyla korkmadan yüzleşmesinden sonra ancak bir kimlik siyasetinden vatandaşlık siyasetine geçebilir. Bugün kimlik siyasetiyle tıkalı durumdayız.
Çünkü Türkiye kendi geçmişiyle yüzleşmekten korkuyor. Oradaki hayaletlerden korkuyor. Bu hayaletler bugün sosyal yaşantıyı direkt etkiliyor. Geçmişle yüzleşememenin etkileri çok ciddi toplumsal yaralara yol açtığı için bu toplumdaki azınlıklara, ön yargılı olmaya yol açıyor. Bu ön yargılı olma durumu tabi ki güveni ve demokrasiyi zedeliyor. Bu nedenle Kürt ya da Ermeni birinin bu dediğiniz sınırlar içinde bir vazife üstlenmesi çok zor.
Amerika’nın bizden en büyük farkı bunu başarabilmiş olması. Kendi tarihlerindeki ayıplarla, pek çok insanlık suçuyla yüzleşebildiği için kendi tarihindeki zenginlikleri de keşfedebildi. Dolayısıyla bugün Obama gibi bir siyahi lider, Amerika’nın devlet başkanı seçiliyor ve bu tabi Amerika için önemli bir gelişme. Başarabildiler. Önemli bir noktayı da görmemiz gerek. Bu seçimler öncesinde pek çok referandum da yapıldı. Kürtaj, eşcinsel evlilikleri, evli olmayan çiftlerin evlatlık edilebilmesi gibi konularda yapılan referandumların neredeyse tamamında muhafazakar sonuçlar çıktı. Yani reddedildi bunlar. Orada da görüyorsunuz ki aslında Amerikan toplumu son derece muhafazakar ama orada siyahi bir başkan seçilmesi mümkün. Demek ki her şey katagorize edilerek düşünmek pek mümkün değil. Türkiye’de muhafazakar bir topluma sahip. Bu muhafazakar renk Türkiye’de uzun zamandır olan bir şey. Bizim halkımızın özelliklerinin de değişmesi gerekmiyor. Ben bu engelin yüzleşmeyle ilgili olduğunu düşünüyorum.
“Kürt politikacıları büyük baskı altında”
Orhan Miroğlu (Siyasetçi, yazar):
ABD seçimlerinin sonuçları üzerinden ve sorduğunuz şekilde bir karşılaştırma yaparsak Türkiye’nin henüz çok gerilerde olduğunu söyleyebilirim. Henüz bir Kürt politikacı için bu söylediğiniz kanalların çok açık olmadığını söylemek gerekiyor. Çok gelişkin bir demokrasi kültürü gerekiyor. Farklı gruplara tahammül gerekiyor. Kürt meselesinin Türkiye gündeminden çıkması gerekiyor. Bugün AKP içinde75 Kürt milletvekili olduğu söyleniyor. AKP kendisine bir misyon edinmek ya da Batılıları ikna etmek için uluslararası platformlarda bunu gündeme getiriyor. Ama bu 75 milletvekillinin, bu kadar vahim süreçten geçilen bu dönemde kendi seçmenleri olan Kürtlerle ilgili bir tek söz ettiğini duymuyoruz. En son Ahmet Türk ile bir yemek yediler. Bunu da kırk yıllık dostluğa bağladılar. Biliyoruz ki bu masada Kürt meselesi konuşuldu. Türkiye’de, Kürt politikacıları büyük bir baskı altında. Ama her şeye rağmen Türkiye halkının siyasi kültürün temsilcilerinden çok daha ileride olduğunu düşünüyorum.
Türk halkının Kürt halkıyla bir problemi olduğunu düşünmüyorum. Tabi ki bir takım ırkçı politikalardan etkilenen bir kesimden söz edebiliriz ama Kürt halkının siyasette yer almasıyla ilgili Türk halkının iyi bir yerde olduğunu düşünüyorum. Memnuniyet verici bir yerde olduğunu düşünüyorum. Bu ruh halini maalesef siyasetçiler hissetmemizi engelliyor. DTP’nin Meclis’e girmesi bu konudaki önemli adımlardan biridir ama arkadaşlarımızı neredeyse pişman ettiler.
Bugün gazetelere bakın, tam bir milli taarruz söz konusu. Sadece bugünü yayımlanan onlarca makale içinde sağduyu ifade eden tek bir satır yok. İyi bir çıkış yapmış oldunuz. Umarım bu haberiniz ses getirir ve tartışırız bu konuyu. Obama’nın başkan seçilmesi, Türkiye’de ne anlama gelir? Bunu konuşmakta fayda var. Bu arada DTP Meclis’e girebildi ama bir de Ermeniler var tabi. Bu bahsettiğiniz hayalde Ermenilerin şansı daha zor. Yani en azından kamuoyunun o alandaki travmasının çok daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Henüz bu meseleyle yüzleşmedi toplum. Kürtlere ve Ermenilere yapılanlar bir travma. Ermeniler tarafından politika yapma geleneği de olmadı tabi. Çok değerli bir Ermeni arkadaşımız vardı. Onun da kafasına kurşun sıkıp öldürdüler bildiğiniz gibi. Ermeni meselesi ya da Kürt meselesinin ne olduğu Türk halkı tarafından henüz doğru keşfedilmiş değil. Keşfedildiği zaman inanıyorum ki çok ciddi travmalarla daha karşılaşacağız. Sadece Türkler de değil Kürtlerde de ciddi travmalarlla karşılaşacağız.
“Bizde Osmanlı bilinci bile yok”
Kezban Hatemi (Avukat)
Bu meseleyle ilgili partilerin bakış açısının bir önemi yok. Önemli olan halkın bilinçlenmesi. Irak savaşından sonra Amerika’da git gide artan demokrasi talebi, özellikle ırkçılık açısından önemli bir gelişme arz ediyor. Bu, halk arasında da bir bilinçlenme olduğunu gösteriyor. Ben bir siyahın başkan seçilmesini bu bakımdan önemsiyorum. Obama’nın, dolayısıyla Amerikan siyasetinin değişeceği kanaatinde değilim.
Türkiye’de böyle bir gelişme yaşanması için de halkın bilinçlenmesi gerekli koşul. Ama maalesef henüz bu bilinç gelişimi yok. Halk, maalesef Amerikan halkı gibi son derece cahil, eğitimsiz ve tamamen magazinel bilgilerle dolduruluyor. Hiçbir şekilde de bu bilginin gerçeğini öğrenmeye hevesi yok. At gözlüklü. Böyle bir yönlendirilmesi de yok. Türkiye’nin hiç şansı da mı yok? Derseniz var ama daha zaman alacak derim. Dikkat edin AKP iktidarı, AB üyeliği yolunda bir takım demokratik reformları yapıyoruz havasında idi ve bir heyecan dalgası yarattı. Ama yaptığı reformların orasına burasına “ama, lakin, fakat” koyarak her şeyi başa döndürdü. İktidar bu iken halk ne olsun.
Dolayısıyla Bir Kürt ya da Ermeni’nin bugün baktığımız yerden konuşursak Türkiye’de Başbakanlık için şansı yok. Bırakın başkan seçilmeyi partilere milletvekili olarak bile alınmıyorlar. Belediyelerde göstermelik olarak yer veriyorlar. İki üç kişiyi göstermelik siyasetin içine sokmakla olmaz bu işler. Maalesef bizde Osmanlı bilinci bile yok. Türkiye’de öyle bir derin devlet anlayışı öyle bir devlet bürokrasisi var ki Türkiye’deki Türk olmayan vatandaşından bile yabancı diye bahsediyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bile, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı’na yabancı dedi. Bugün Başbakan kalkıp, “Ya sev ya terk et” diyebiliyor. Çok acımasızlar. Derin devlet bunları da sarmalıyor. Farklı kimliklere mensup insanlarımızın en doğal gösteri ya da toplantı hakkını kısıtlıyor konuşmalarını engelliyoruz. Ya da Hrant Dink örneğinde olduğu gibi yolda bile yürütmüyoruz. Nasıl olacak da Meclis’e taşıyacağız. Ben daha ne söyleyeyim.
“Kürtüm diyen seçilemez”
Prof. Dr. Baskın Oran (Akademisyen)
ABD’de Obama gibi birisi başkan seçildi. Ama Obama’nın dışında bir siyah seçilebilir mi o ayrı bir soru. Obama sistemle bütünleşmiş biri. Bu açıdan baktığınızda Türkiye’de de şimdiye kadar çeşitli kurumların başına birden çok Kürt kökenli başkan seçildi. Hatta Cumhurbaşkanı da seçildi. Cemal Gürsel’in yarısı, Özal’ın dörtte biri Kürttü. Fakat bunlar sistemle bütünleşmiş adamlar. Sistemle bütünleşmeden seçilemez. Ama DTP’den bir başbakan çıkamaz Türkiye’de.
Her şeyden önce DTP’liler Obama değil ya da DTP’nin siyasetinin Obama ile bir ilişkisi yok. Demek istediğim, Obama’nın rengi ile ilgili. Afrikalılar uzun yıllarca Amerika’da acılar çektiler. Hak talep ettiler. Bugün Türkiye’de de Kürt kökenli insanlar hak taleplerinde bulunuyorlar ve toplumda ayrılıklar söz konusu. Peki Kürt kökenli biri seçilmez mi? evet seçilir. Köken itibariyle seçilir. Acı çekmiş de seçilir. Ama kalkıp “Ben Türküm der”. Bütün sakatlık da burada.
Çünkü Türk bir milletin adı değildir. Hakim etnik grubun adıdır. Aynı zamanda dinsel grubun da yani Müslümanların adıdır. Türkiye’de Müslüman olmayan bir Türk de saygı ister. O yüzden seçilecek kişi “Ben Türkiyeliyim” diyecek. Herkes de bunu çok iyi şekilde kabul edecek. Ancak bu şekilde olur. Obama Amerikalıyım diyor. Bir kıtanın kuzeyindeki ülkenin toprağından bahsediyor. Ben Müslümanım, Hristiyanım, İtalyanım, siyahım demiyor. Amerikalıyım diyor. Bizde de ne zaman biri çıkıp ben Türkiyeliyim diyecek o zaman seçilecek. İşte Türkiye o zaman adam olacak. Ama bunun için de çok uzun zaman var herhalde. Ama hiç belli olmaz. Bizim azınlık raporu çıktığı zaman kudurmuşlardı. Şimdi “Türkiyeli” lafı bir çok insanın ağzında.