Yarasalara da Sulukule modeli




İnşası yıllar süren Balıkesir Havran Barajı’nda su tutma işlemlerinin bir türlü başlayamamasının faturası, baraj sahasında yaşayan 15 bin yarasaya kesiliyor.

Yarasaların kullandığı İnboğazı Mağarası’nın sular altında kalacak olması nedeniyle yeni bir mağara inşa eden Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ), hayvanların bu yeni habitata taşındığını ve su tutma işlemenin önünde bir engel kalmadığını savunuyor. DSİ’nin danıştığı bilim adamları ise aynı görüşte değil; yarasaların İnboğazı’ndan zorla çıkarılmasının ve yaşam şartlarının oluşmadığı yeni bir habitatı kullanmak zorunda bırakılmasının, bu koloninin kaybına neden olabileceğini düşünüyorlar. Bu görüş diğer uzman ve çevre kuruluşları tarafından da paylaşılıyor.

Yapımına 1995 yılında başlanan ve 3 bin 600 hektar alanın sulanması için kullanılacak Havran Barajı’nın inşası DSİ kayıtlarına göre 2002’de, basında yer alan haberlere göre Ekim 2008’de sona erdi. Barajın bitmesiyle Gelin Deresi’nin kesilerek su tutma işleminin başlaması bekleniyordu. Ancak DSİ kış uykusuna giren yarasaların zarar görmemesi için bu işi 25 Nisan 2009’a ertelediğini duyurdu. Yöre çiftçisi için bir müjde niteliği taşıyan bu tarih, 29 Mart yerel seçimleri öncesinde AKP adayı ve milletvekili tarafından bir taahhüt olarak sunuldu.

Fakat yine olmadı. Doğan Haber Ajansı (DHA) 16 Haziran 2009 tarihli haberinde, Havran Kaymakamı Fatih Genel’in ağzından, yeni mağara projesinin tamamlandığını ve bir ay içerisinde barajda su tutulmasına başlanacağını bildiriyordu (Yarasalar uyandı, DSİ hala uykuda).

DSİ: “Mağarada gerekli ekosistem oluştu”

DHA’nın bildirdiği tarihte gerçekleşmese de, son gelişmeler barajda su tutulmasına önümüzdeki hafta başlayacağını gösteriyor. HaberVs’nin konuştuğu DSİ Etüt-Planlama Daire Başkan Yardımcısı M. Sait Tahmiscioğlu bunu doğrulayarak şu bilgileri veriyor:

“Mağarada nem ve sıcaklığı ayarlamak için bir sistem kurduk. Girişe ve belli noktalara havayı ve rüzgârı tutacak perde şeklinde kepenkler yerleştirdik. Zaten yeni mağara eskisi gibi derin ve girintili çıkıntılı. Ayrıca temmuz ayında guana adı verilen yarasa gübrelerini yeni mağaraya taşıdık ve mağarada bir ekosistem oluşmasını bekledik ve bunu gözlemledik. Mağara genelinde sinekler görüldü ve zeminde yumuşakçalara rastlandı. Bu sayede yarasaların taşınması için uygun olduğuna karar verdik.

Tahmiscioğlu’nun sözleri, aylar süren gecikmenin nedenini ortaya koyuyor. Buna göre DSİ uzmanları, İnboğazı’nda sekiz familyaya ait 12 bin ile 15 bin bireyin yaşadığını tespit etmiş.

Gerçekten de bu hacimdeki bir koloni yapay bir habitata, hem de aynı anda taşınabilir mi? Taşınsa bile yaşayabilir mi?

Danışman projeden çekildi

Konunun muhatabı Çevre ve Orman Bakanlığı tam da bu soruları cevaplamak için yarasa uzmanlarına başvurdu. Bu isimlerden biri, Kırıkkale Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İrfan Albayrak. HaberVs’nin ulaştığı bilim adamı, gelişmelerden duyduğu rahatsızlık nedeniyle projeyle ilişkisini kestiğini söyledi:

“Baraj sahasındaki yarasaların durumu, inşaat başladıktan sonra Avrupa Birliği Delegasyonu tarafından gündeme getirildi. İlk kez iki yıl önce gittim ve arada da incelemelerde bulundum. Bana ‘nasıl bir çözüm getirebiliriz’ diye soruldu. ‘Mevcut mağaranın aynısı yapılırsa yarasalar geçer’ dedim. Mağara yapıldı ama popülasyon çok fazla olduğu için sığmayacağını söyledim. Ayrıca yapay mağara, İnboğazı’ndakine benzer girinti çıkıntı ve salonlara sahip değil. Yani sonuç olarak yarasalar için uygun değil.

Uzmanlar istemedi, kim onayladı?

Konuyu dışarıdan takip eden uzmanlar da projede imzası bulunan İrfan Albayrak’ın, yapay mağaraya yarasa geçişi olmaması nedeniyle baraja su verilmesine karşı çıktığını dile getiriyor.

DHA’nın haberinde iki üniversiteden gelen ekip incelemelerde bulunarak 20 bine yakın yarasanın gürültü yapılıp ışık tutularak çıkarılmasına karar verdi” ibaresi yer alıyor. Haberde ismi geçirilmeyen bu uzmanlardan biri İrfan Albayrak. İstenen sonucun alınmaması karşısında danışmanlık görevinden ayrıldığını açıkça ifade eden Albayrak, DSİ’nin iddiasına göre ise projeyi onaylıyor.

“Çevre Bakanı, baraj sektörünün temsilcisi”

Havran’daki gelişmeleri bir basın açıklamasıyla değerlendiren Doğa Derneği Başkanı Güven Eken, Çevre ve Orman Bakanlığı eliyle bir doğa katliamı gerçekleştirildiği görüşünde:

“Binlerce yarasanın kullandığı İnboğazı mağarası, Kuzey Ege’de yaşayan yarasalar için alternatifi olmayan bir yaşam alanı. Yarasaların kış uykusuna hazırlandığı bu dönemde mağaranın kapatılması ve ışıklandırılması yarasaların sonu anlamına geliyor. Bölgedeki yarasaların nüfusunda ciddi bir azalma yaşanacak. Zeytincilerin doğal destekçisi olan yarasaların azalmasıyla, bölge ekonomisi için büyük değer taşıyan zeytinliklerdeki doğal denge de bozulacak.”

Hükümeti Çevre ve Orman Bakanlığı eliyle yürütülen doğa katliamını ivedilikle durdurmaya davet eden Eken “Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, asli sorumluluklarını görmezden gelerek baraj sektörünün temsilcisi haline gelmiştir. Eroğlu’nun projeleri nedeniyle Türkiye’de yok olan canlı türünün ve doğal alanın haddi hesabı yoktur. Havran’daki yanlışlar da bunlardan biridir” dedi.

DSİ tarafından ismi verilen diğer uzman ise Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Raşit Bilgin. Bilgin de, HaberVs’ye yaptığı açıklamada projede hiç görev almadığını ve sadece, su verme işleminin yapılacağını duyduktan sonra DSİ’den Sait Tahmiscioğlu’nu arayarak zamanlamanın yanlışlığı konusunda uyarıda bulunduğunu dile getiriyor.

İtirazlarına rağmen bu uzmanların ismini zikretmekte mahsur görmeyen DSİ, yapay habitatın yarasalar için uygun olduğu iddiasında ısrarcı. Peki uzmanların karşı görüşlerine rağmen baraj havzasına su verilmesi kararını nasıl alıyor?

“Bunları nasıl kovarız?”

Sait Tahmiscioğlu bu soruya açık yüreklilikle cevap veriyor ve Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mustafa Öztürk’ün projeyi onaylayarak, yarasaların İnboğazı Mağarası’dan kovulmasının önünü açtığını söylüyor. Tahmiscioğlu, “kovma” sürecini ise şu sözlerle anlatıyor:

“Bunları nasıl kovarız diye teknik aradık. Akşam ezanında çıktıklarını gözlemledik. Mağarada iki büyük salon var. İkinci salonda popülasyon çok büyük. Bir kısım içerde kaldıysa diye içerde de özel aletlerle ses yaptık ve ışıkla kovduk. Yarasaların hepsi çıkınca da mağaranın ağzı fileyle kapatıldı. Kışa bırakamadık çünkü kış uykusuna yatınca ölürler. Yavrulama dönemi olduğu için mart ayında da bırakmak istemedik.”

Oysa uzmanlar, uygulama gibi zamanlama konusunda da Tahmiscioğlu ile aynı görüşte değil.

“Kayıplar artabilir”

Ekoloji, doğa koruma ve kuşlar konusunda uluslararası çalışmalarıyla tanınan Stanford Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Çağan Şekercioğlu’na göre yarasalar kış uykusuna girmemiş dahi olsa, çok kritik bir dönemde: “Uykuya hazırlık için vücutlarında yağ depoluyorlar. Ancak beslendikleri böcekler mevsim değişimi nedeniyle azaldı. Ayrıca soğukta daha çok enerji harcıyorlar. Böyle bir dönemde başka bir yere gitmeye zorlanmaları, kış uykusu için depoladıkları enerjiyi yeni habitat bulmak için harcamalarına ve ciddi kayıplara neden olur. Buldukları yerin ısı ve neminin ise değişkenlik göstermemesi lazım. Girmeye zorlandıkları yer böyle olmazsa kayıplar daha da artabilir.”

Şekercioğlu’na göre yarasaların taşınma zorunluluğu var ise bu işin, ağaçların tomurcuk vermeye başladığı bahar aylarında ve yavrular doğmadan önce yapılması gerekiyor.

Havran’da Sulukule projeksiyonu

Ses ve ışıkla kovulan yarasalar yüzyıllardır yaşadıkları mağaraya dönmek istediklerinde artık girişinteki ağ ile karşılaşıyorlar. Bölgeden gelen son haberler bu yarasaların bir bölümünün gerçekten de yeni mağaraya yöneldiği yönünde.

Ama gerçekten de AB baskısıyla ve insan eliyle oluşturulan bu yapay habitata uyum sağlayabilip yaşayabilecekler mi? Ya da ne kadarı taşınma sürecinde kaybedildi?

Havran’daki 15 bin yarasanın öyküsü, son yıllarda sıkça işittiğimiz “kentsel dönüşüm” uygulamalarını hatırlatıyor.  Bin yıldır yaşadıkları Sulukule’den “kovulup” şehrin 50 kilometre dışındaki Taşoluk’taki TOKİ konutlarına gönderilen Romanlar'ın neredeyse tümü, henüz bir kış geçirmeden burayı terk etmişti.

Yarasa: Doğanın karanlık bekçisi

Görünümleri ve gece aktif olmaları nedeniyle çoğu kez çekinilen yarasalar, çok miktarda böcek tükettikleri için doğal dengede son derece önemli bir rol oynayan memeliler. 30 bin yarasalık bir koloni, her gece 100 kilodan fazla böcek yiyebiliyor. Bu özelliğiyle, tarımsal faaliyetin devamında da hayati bir görev üstleniyor.
Örneğin ABD’de yapılan bir araştırmada, Florida’daki bir yarasa kolonisinin yılda 15 ton sivrisinek yediği saptandı. Uzmanlar, zeytin zararlısı böceklerle beslenen yarasaların varlığını, en önemli geçim kaynağı zeytin üretimi olan Havran ve çevresi için bir zorunluluk olarak yorumluyor.