Özellikle siyasetçilere yönelik ve çoğunluğunu üniversite öğrencilerinin oluşturduğu “yumurtalı protesto” eylemcileri hakaretten, örgüt üyeliğine çeşitli suçlarla yargılanıyor. Gerek bu eylemde bulunanlara isnat edilen suçlar ve gerek yargı kararları göz önüne alındığında bu eylem, ucu açık ve tamamen yoruma dayalı bir “suç” teşkil ediyor.
Basında geniş yer bulan yumurtalı son eylem, 1 Mart’ta Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın Çukurova Üniversitesi Fevzi Çakmak Öğrenci Yurdu’na yaptığı ziyaret sırasında Adana’da gerçekleşti. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın (GSB), olaydan üç gün sonra (4 Mart) haber ajansları vasıtasıyla yaydığı habere göre Bakan Kılıç, kendisine yumurta atma girişiminde bulunan öğrenciyi karakoldan çıkardı, affetti ve yurttan atılmasını önledi.
Bakan Kılıç bununla da yetinmeyerek öğrenci Emre Ersel E.’yi yemek yediği restorana davet ederek kendisiyle, evrim teorisinden suç örgütlerine uzanan geniş bir yelpazede “ağabey kardeş” gibi sohbet etti.
GSB’nin ajanslar vasıtasıyla servis ettiği bu haber yalnızca Bakan Kılıç’ın aktardıkları üzerine kuruluydu, tek taraflıydı. Haberin konusu diğer tarafın, yani öğrenci Emre Ersel E.’nin yorumunu ise çok az basın yayın organı merak edip kendisine ulaşmak için çaba gösterdi. Basında çok daha az yer bulan bu devam haberinde Ersel’in, gelişmeleri Bakan Kılıç’tan çok daha farklı aktardığını, örneğin Kılıç aramadan önce karakoldan ayrıldığını ya da konuşmanın bir sohbetten ziyade, Bakan’ın fikirlerini empoze etmeye çalıştığı monolog niteliğinde olduğunu okuduk.
Saatler sonra gelen bu devam haberi farklı şeyler söylese de, basın haberi “Bakan Suat Kılıç’ın öğrenciye jesti” şeklinde yorumlandı.
Yumurtalı protesto girişiminde bulunan bir öğrencinin tutuklanmasına ve yurttan atılmasına engel olmak için neden bir bakanın devreye girmesi gerektiği soruları ise cevaplanmadı. Konuyla ilgili tüm haberler, yumurta atma eyleminin bir suç ve bu suçun da öğrencinin yurttan atılması için bir neden oluşturduğunu peşinen kabul ediyordu.
Yumurta atma eyleminde bulunmak gerçekten de suç mu?
HaberVs, bu olayın düşündürdüğü temel soruyu hukukçulara yöneltti.
“Yumurta bir protesto biçimine dönüştü”
İfade özgürlüğü ile birlikte bu tür gösteri ve protestoları hukuksal çerçevede değerlendiren Galatasaray Üniversitesi (GSÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Gülşah Kurt’a göre yumurtayla protesto ancak Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “kasten yaralama” suçunu düzenleyen maddeleri çerçevesinde değerlendirilip, dava konusu yapılabilir. Eylemin “tartışmaya açık” olduğunu ifade eden Kurt, yumurtanın zarar verme değil sadece protesto amacı taşıdığını düşünüyor:
“Bir insan, bir başkasına zarar vermek için yumurtadan başka şeylere de başvurabilir. Başkaları tersini savunabilir ama bence yumurta atmak artık sadece bir protesto biçimine dönüştü.” Kurt’a göre bu protesto biçimi, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir ve eleştiri hakkı olarak yorumlanabilir.
“Protesto rahatsız etme amacı taşır ve haktır”
GSÜ Hukuk Fakültesi’nden bir başka akademisyen, Dr. Güçlü Akyürek de yumurta atma eyleminin ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği konusunda meslektaşına katılıyor. Akyürek “Bu bir suç değil, eleştiri ve protesto hakkının kullanılmasıdır. İfade özgürlüğü bir şey demekten ibaret değildir; bir vücut hareketi, şarkı söylemek, film çekmek de ifade özgürlüğüdür. Konuşan bir kişiyi sürekli alkışla veya ıslıkla protesto etmeye benzetebiliriz” diyor.
Akyürek’e göre değişen toplumsal koşullara göre ifade özgürlüğünün kullanılma koşulları da değişebilir. Yumurtalı bir protestonun çok rahatsız edici olduğu açıktır ama protesto ederken amaç zaten rahatsız etmektir, övgü dizmek değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) rahatsız edici, şoke edici düşüncelerin/ifadelerin de özgürce söylenmesi gerektiğini belirttiğine değinen Akyürek ekliyor: “İfade özgürlüğü rahatsız edici fikirleri kapsıyor ancak mevcut kanunlarla bu özgürlük sağlanamıyor.”
Gelgelelim mahkemeler, akademisyenler gibi düşünmüyor. Eylemciler, kasten yaralama veya hakaret suçları kapsamında yargılanabiliyor; eylemin yasadışı bir örgüt üyeleri tarafından planlandığı iddasıyla tutuklanıp mahkûm edilebiliyorlar.
Yargıtay’dan dönen domatesler
Yumurtalı protesto eylemleriyle ilgili yargı kararları, 11 yıl önce ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın miting otobüsüne “domates fırlatma eylemini” hatırlatıyor. Yargıtay 8. Ceza Dairesi “aşırılığa kaçan ancak ceza yaptırımı gerektirmeyen demokratik bir tepki” saydığı bu dosyada cezaya gerek görmemişti. Dairenin emekli başkanı Naci Ünver gazeteci Oya Armutçu’ya bu kararı şöyle savunuyordu (Hürriyet, 15 Aralık 2010):
“Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na göre herkesin silahsız ve saldırısız toplantı, gösteri yürüyüşü yapma hakkı vardır. Yeter ki bu hak, kamu düzenini bozmak ve kişilere zarar vermek amacıyla kullanılmış olmasın. Kişiye yumurta veya başka bir sert cisim atılması ve bunun isabet etmesi halinde, etkili eylem suçunun (darp) suçunu oluşturur. Ama isabet etmemişse, suç oluşturmaz. Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na da aykırılık oluşturmaz. Hemen belirtelim ki, kâğıt gibi sert olmayan bir cismi fırlatmak, pankart asmak, slogan atmak herhangi bir suç örgütünün propagandasının içermemesi sadece bir fikrin açıklanması ve bir talebin iletilmesi koşuluyla yapılıyorsa da suç oluşturmaz. Bu tip kişilere zarar vermeyen ve örgüt propagandası niteliği taşımayan eylemler Yargıtay’ca demokratik tepki niteliğinde görülmektedir. TBMM’de pankart asan çocukların cezasını da biz o dönemde, ‘hak arama niteliğinde’ görüp bozmuştuk.”
“Disiplin suçu da olsa Bakan müdahale edemez”
Suat Kılıç’ın Emre Ersel’in yurttan atılmamasını sağladığı iddiası ise öğrencinin, yumurta atma eylemiyle bunu gerektirecek bir suç işleyip işlemediği sorusunu akla getiriyor. Buna göre öğrencinin yurttan atılması, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun (YURTKUR) 03.01.1999'da yayınlanan ve o tarihten itibaren hiç değişmeyen, 23572 sayılı Yurt İdare ve İşletme Yönetmeliği’nde tanımlanan bir disiplini suçunu işleyip işlemediğiyle ilgili. Ama hukukçular bu konuda da bir belirsizlik olduğu görüşünde.
Gülşah Kurt, yaşanan olayın öğrencinin yurttan atılma sebebi olabileceğini, çünkü söz konusu yönetmeliğin maddelerinin belirsiz ve ucu açık olmasından kaynaklandığını dile getiriyor. Yönetmeliğin her şeyi kapsayabilecek kadar belirsiz olduğunu söyleyen Kurt, mutlak bir değişikliğe ihtiyacı olduğunu belirtiyor.
Güçlü Akyürek de bu sorunun yine aynı temel sorunla, yani ifade özgürlüğüyle ilgili olduğu görüşünde. “Zira eğer yumurta atmak ifade özgürlüğü sayılırsa disiplin cezası da verilmemelidir” diyor Akyürek. Bu durumda bakanın müdahalesinin de gereksiz olacağını belirtiyor. Ancak şuç sayılması durumunda Bakan’ın müdahalesiyle ilgili önemli bir noktanın da altını çiziyor:
“Disiplin suçu olarak kabul ediliyorsa da bakanın müdahale edip bu cezayı kaldırma yetkisi olamaz. Bakan, ne bu cezayı verebilecek makam konumundadır ne de bunu affedebilecek. Dolayısıyla uygulama, hukuki söylemle, keyfidir.” Olayı, disiplin hukuku açısından şöyle yorumluyor Akyürek: “Disiplin hükümleri, suçları düzenleyen yasa hükümlerine göre daha geniş yorumlanabilmekte ve bazı eylemlere böylece disiplin cezası verilebilmektedir. Ama bu alanda da ifade özgürlüğünün mutlaka korunması gerektiği unutulmamalıdır.”