Zenginler içeri, yoksullar dışarı

Yeşiller Partisi’nin düzenlediği Deprem ile Kentsel Dönüşümü AK’lamak adlı panelde konuşan Cihan Uzunçarşılı Baysal, kentsel dönüşüm adı altında yapılan 5 yıldızlı rezidans-villa kentlerin yüksek gelire sahip insanlar için tasarlandığını ve dolayısıyla şu an orada yaşayan ve bu yeni yapıları satın alabilecek güce sahip olmayanların Toplu Konut İdaresi’nden ev verme lütfüyle şehir dışına tasfiye edilmesini eleştirdi.  BM Habitat Uzman Grubu Üyesi Baysal “Yerel yöneticiler,  yoksul nüfusu kente nasıl entegre ederim, yaşam düzeyini nasıl daha iyi hale getiririm diye düşünmüyor, onların terk derdi Kadir Topbaş’ın 2010’da dediği gibi İstanbul’u yıkarak güzelleştirmek. Çünkü İstanbul’u marka kent haline getirip yüksek fiyatlara pazarlamak istiyorlar.” dedi.

Van’ın deprem bölgesi olduğu belliydi, İstanbul’un da belli

2009 yılında Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) Van’da düzenlediği deprem panelinde bölgenin deprem tehdidi altında olduğunun dile getirdiğini, aynı yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) bir milletvekilinin konuyla ilgili soru önergesi verdiğini hatırlatan Baysal, yetkililerin ‘depremi nasıl önleriz’ i düşünmek yerine Nevruz Efsaneler Ülkesi Projesi gibi çılgın projelerle gündeme gelmelerini eleştirdi.  Baysal “Van’ın depremle ilgili çalışmalara 3 milyar dolarlık bütçeyle bölgede yapılması planlanan Türkiye’nin ilk savaş müzesi, ulusal spor müzesi, hayvanat bahçesinden daha çok ihtiyaç var.” dedi. 

Baysal, 1999 depremini geçirmiş bir İstanbul’da yerel yönetimlerin deprem anında toplanılabilecek yerleri arttırması gerekirken tam tersine, var olan açık alanların betonlaştırılarak ortadan kaldırılmasını anlaşılmaz olarak nitelendirerek İstanbul’un da deprem bölgesi olduğunun altını çizdi.

“Mimarın tüccarlaşması en büyük felakettir.”

Kentsel dönüşümle birlikte oynanan oyunlar karşısında sadece siyasi iktidarın değil mimarların da suçlu olduğunu vurgulayan İnsan Yerleşimleri Derneği Başkanı Korhan Gümüş,  mimarların kentsel dönüşümün sonuçlarına kayıtsız kalmasını eleştirdi.

Gümüş’e göre kentsel dönüşüm projelerini yürüten İstanbul’un en ünlü mimarların dönüşüm öncesi orada yaşayan halkı hiçe sayarak hareket etmesi ve sadece yeni müşterilerini memnun etme odaklı çalışması önemli bir sorun.  Gümüş, “müşteri istiyor” diye orada yaşayan halkın istemedikleri bir yere ve yaşama sürüklenmesini bir insan hakkı ihlali olarak yorumladı. Bazı mimarların “Siyasetçiler suçlu, onlar karar verdi, biz de yapmak zorundayız” tarzı yorumlarını da sorumluluktan kaçmak olarak değerlendirdi.

Siyasetçilerin seçimlerden elde ettikleri meşruiyet sayesinde istediklerini kolayca yapabildiklerini anlatan Gümüş, “Oysa ki seçimle iktidara gelmiş olmak meşruiyet için yeterli değil, aynı zamanda kamusal davranışların da meşru olması gerekiyor yani siyasetçilerin seçilmiş olması falanca yerdeki kamu alanını istediği gibi kullanması anlamına gelmiyor.” dedi.

İBB kendi yaptığı araştırmayı unuttu

İstanbul’daki konutların yapısının depreme karşı çok kırılgan olduğunu anlatan Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman,  belediyenin 2001-2002 yılında yaptığı deprem araştırmasının sonuçlarını gündeme getirdi. İstanbul’da olası bir deprem sonrası beklenen ölü sayısının 70-100 bin arasında olacağını,  Kızılay’ın elinde 50 binden daha az çadır olduğunu ve İstanbul’da yaklaşık olarak 350 bin çadıra ihtiyaç olacağını, 60 bin yapının ağır hasar alacağını, 30 bin doğal gaz kutusunun birer saatli bomba gibi patlayarak büyük bir felakete kapı açacağını hatırlatan Kahraman, bu veriler elindeyken İBB’nin risk yönetimi yapamamasını sorunluğunu buldu söyledi. Araştırmanın üzerinden yıllar geçmesine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığını ve bu konuda belediyenin doğrudan sorumlu olduğunu da ifade etti.